Piyasalara birkaç ay bir şey olmaz mı?
Önce halka arz edilen TAV'a 5 milyar dolarlık, ardından salı günü gerçekleşen hazine ihalelerine 23 milyar dolarlık talep geldi. Hisse senedi talebi de, devlet iç borçlanma senedi talebi de rekor düzeyde. 10 Ocak'tan sonra ortaya çıkan pozitif eğilim güçlenerek devam ediyor. Küresel piyasalar da iyimser, yurtiçi finansal piyasalar da. Hatta geleceğe yönelik mükemmel beklentilerin satın alındığını söylemek de mümkün. Faiz, 2006 çalkantı sonrasının en düşük düzeyinde. Döviz kurları da öyle. Borsa ise çalkantı sonrasının en yükseğinde. Burada da ana belirleyici yabancı yatırımcılar.
ABD etkisi Önce ABD Merkez Bankası FED'in faizleri artırmayacağı, belli bir süre sabit tuttuktan sonra düşürebileceği ihtimali ağırlık kazandı. Buna da açıklanan ekonomik veriler yanında FED'in faiz kararı ve yaptığı açıklamalar zemin hazırladı. Piyasalar zaten yumuşak iniş senaryosunu satın almaya istekliydi. Gerçekleşmenin bu yönde olması herkesin işine geldi. İvmeyi artırdı.
Japonya etkisi Dışarıdaki atmosferi iyileştiren ikinci ana etken Japonya Merkez Bankası'nın tutumu ve bu ülkedeki ekonomik verilerdi. BOJ ocak ayında faiz artırmayarak, dün de gerekeni yaparak yani faiz artışına giderek kendinden bekleneni yerine getirdi. BOJ, bundan sonra faiz artışlarını kademeli yapacağını açıklayarak konuyu birkaç aylığına gündemden düşürdü. Yani, BOJ yapacağını yaptı, daha birkaç ay bir şey yapmayabilir. Artık bundan sonra Japon Yeni'nin değer kazanıp kazanmayacağı küresel piyasalardaki likidite için önem taşıyacak. Yen'in değer kazanması likiditeyi düşürebilir ve bu açıdan piyasaları olumsuz etkiliyebilir. Dolayısıyla son üç yılda martnisan aylarında uç veren ve 68 hafta süren çalkantı mevsimine yaklaşırken küresel piyasalardaki atmosferi bozacak gelişmeler devre dışı bırakıldı. Dışarıdaki iyimserliğin ana nedenlerinden biri bu.
İyimserliğin nedeni Tabii iyimserliğin temelinde bol likidite yatıyor. Bu likiditeyi de ABD cari açıklarının sürmesi ile Japonya'nın düşük faizi ve parasının istikrarlı oluşu besliyor. Dünyada likidite bol olunca hem gayrimenkul ve şirket olsun reel varlıkların, hem de menkul kıymetlerin satın alınması furyası devam ediyor. Türkiye ve gelişmekte olan diğer ülkeler de, siyasi ve ekonomik olarak kendilerini toparladılar. Dünyadaki bol likidite, iyileşmekte olan bu ülkelere yöneldikçe de kendini besleyen, hareketini doğrulayan bir süreç çıktı ortaya. Tam bu aşamada Türkiye'nin AB sürecine katılması, orta ve uzun vadede önü açık piyasalardan biri olarak kabul edilmesini sağladı. Türkiye'ye gelen portföy yatırımları arasında orta ve uzun vadeli gelenlerin oranı giderek arttı. Orta ve uzun vadeli bakınca da, 2007'deki çifte seçimin kalıcı bir hasarı olmayacağından hareketle yabancı alımları devam ediyor.
Sorun yok mu? Seçimlerin sorunsuz atlatılacağı ihtimalinin güçlenmesinde hükümet temsilcilerinin yurtdışı ve yurtiçi açıklamaları da etkili oluyor. Genel seçimlerden olumsuz bir sonuç çıkmayacağı, yine AK Parti'nin sandıktan tek başına çıkacağı, düşük bir olasılıkla koalisyonun büyük ortağı olacağı, hatta üçüncü bir ihtimal olarak her ne olursa olsun Türkiye'nin yörüngesinden çıkmayacağı görüşü taraftar bulmaya başladı. Dolayısıyla Türkiye'de olsa olsa geçmiş yıllardaki gibi çalkantı olabilir, bu da gelip geçer diye bakılıyor. Bunlar yabancının satın aldığı mükemmel beklentiler.
Tortusu kalır Eğer Türkiye'de iç siyasi kaynaklı bir dalgalanma olur da, dış dünyanın iyimserliği ile bu görmezden gelinirse ne iyi. Sıyrıklarla atlatabiliriz. Buradaki kritik gelişme ise küresel piyasaların son üç dört yıldır dalgalanma mevsimi olan mart-nisan-mayıs aylarının aynı zamanda Türkiye'nin de kritik aylarına denk gelmesi. Şayet, Türkiye'deki dalgalanma dış dalgayla birleşirse o zaman kötü olur. Ama kötüsü de, geçmişteki gibi kriz değil. Geçmiş yıllardaki gibi dalgalanmalar. Elbette bu dalgalar da hafife alınamaz. Çünkü faizin düştü dediğimiz yer hâlâ yüzde 18'ler. Yani dalga öncesinin 5 puan üzeri. Bu açıdan geçen yılki dalga, faizde ve enflasyonda kalıcı olmasa bile önemli bir tortu bıraktı.
Piyasalar dalgalanır Kaldı ki, küresel piyasalarda yılın ikinci çeyreğine rastlayan dalgalanmalar da tesadüfi olmayabilir. Yılın iyi geçeceğinin anlaşılmasıyla erken ve aşırı alımla fiyatların olgunlaşması gündeme geliyor. Ardından "olgun armudun küçük rüzgarla dibine düşmesi" gibi, kâr realizasyonuna gidecek bahaneler ortaya çıkabiliyor. Yani önümüzdeki birkaç ay için FED kılını kıpırdatmasa, BOJ yapacağını yapmış olsa bile, piyasalar bir şeyler yapacak. Hayat durmayacak, devam edecek. Piyasaların ne yapacağı da, açıklanacak ekonomik veriler ve siyasi gelişmeler gibi nedenler yanında fiyatların ne ölçüde olgunlaştığına bağlı olacak.
Sonuç "Hayat, bir şeyin ardından bir diğerinin gelmesidir" Oscar Wilde
|