|
|
Rekabet için yeni paket zamanı
Bugün 19 Şubat, 2001 krizini tetikleyen gelişmelerin başladığı günün 7. yıldönümü. Devletin zirvesindeki kavganın öncelikle döviz kurlarına yansıması ve fay hattında biriken enerjinin patlamaya dönüşmesi, ekonomide yapısal değişimi zorunlu kıldı. IMF ile birlikte yürürlüğe konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı yedinci yılına girerken bazı alanlarda başarılı sonuçlar verdi. Ama cari açık ve istihdam gibi alanlarda tersi sonuçlar doğurdu. IMF ile imzalanan ikinci programın süresi de 2008'in ilk yarısında bitiyor. Türkiye seçim sürecine girdiğinden dolayı artık iyice gevşek bir program uygulamasına gittiği dikkati çekiyor.
- Rekabet gücü - Aradan geçen altı yıllık uygulama, kriz sonrası yapısal dönüşümde belli bir yol alındığını ortaya koyuyor. Bunda Türkiye'nin uyguladığı program yanında küresel sermaye akışının bu dönemde hızlanmasının olumlu, buna karşılık Çin'in rekabeti ve enerji fiyatlarının yükselmesinin negatif etkisi oldu. Kamu kesimi ve bankacılık kesimi yeniden yapılanmada önemli bir aşama kaydederken reel kesim bir yandan düşen kurların diğer yandan Çin'in rekabeti karşısında ezildi. Türkiye'nin rekabet gücünü giderek kaybetmesi dış ticaret ve cari açığa büyütücü etki yaptı. Düşen kurlar karşısında hiç ücret artışı yapılmasa bile yerli işgücünün dolar bazında daha pahalı hale gelemesi, aynı şekilde elektrik ve doğalgaz fiyatlarının lira bazında aynı kalsa dahi döviz bazında yükselmesi, yerli üreticileri ara mallarını giderek ithalatla karşılamaya itti. Sonuçta bazı şirketler ve ara malı üreticileri devre dışı kaldı. Bu nedenle de büyüme aynı paralelde istihdam artışına dönüşemedi. İstihdamın üzerindeki kamusal yükler de buna eklenince rekabet gücü zayıflayan bazı işletmeler kayıtdışına yöneldi. Bu nedenle istihdamdaki kayıtdışılık oranında herhangi bir azalma meydana gelmedi.
- İstihdam vergileri - Geldiğimiz aşamada reel sektörün güçlendirilmesi ve rekabet gücünün artırılması gereği ortaya çıktı. Bu aynı zamanda cari açığın kontrol altına alınması için de zorunlu. Kur, rekabet gücünü artıracak araçlardan biri. Ancak döviz kurlarının yükseltilmesi aynı zamanda enflasyonla mücadeleyi baltalayacak. Zaten şu anda istense de güçlü sermaye girişi karşısında kurları artırmak hiç kolay değil. Hem enflasyonla mücadeleye zarar vermeyecek hem rekabet gücünü artıracak hem de istihdam artışını destekleyecek uygulama ise istihdam üzerindeki kamusal yüklerin azaltılması olabilir. Bütçe açıklarının daraltılması ve kamu borçluluğunda sağlanan başarılı sonuçlar artık yıllık yüzde 6.5 faiz dışı fazla verilmesini gerektirmiyor olabilir . Daha düşük bir faiz dışı fazlaya inilirken de geniş kitlelerin harcama artışı dolayısıyla enflasyonu artırabilecek populist uygulamalar yerine, istihdam üzerindeki vergilerin indirilmesi yoluna gidilebilir. Bu, reel sektörün rekabet gücünü artırma yanında eğer vergi reformu ile birlikte uygulanabilirse kayıtdışını kayıt altına almaya yardım edebilir.
- Yeni hamle gereği - Geldiğimiz aşamada ekonomide reformlara yeni bir ivmenin verilmesi gerekiyor. Ama ne yazık ki seçim sürecine girdik. Bu durumda da sosyal güvenlik reformunun yürürlüğe konulması, vergi reformunun hayata geçirilmesi ve kayıtdışılığın azaltılması, bir dizi mikro reformun yanısıra sanayi, tarım, turizm stretejilerinin belirlenmesiyle rekabet gücünün artırılmasını hedefleyecek, enflasyondaki katılığın kırılmasına destek verecek, mevcut programın devamını getirecek yeni bir programın hazırlanması ve hayata geçirilmesi seçim sonrasına kalıyor. Bugünkü koşullarda IMF'nin olmasına da gerek olmayabilir. Ama krizden çıkan ve güçlü ekonomiye geçişi tamamlayan ekonominin artık rekabet gücünün artırılmasına ve bunun için yeni bir paket açılmasına ihtiyacı var. Bunun da zamanı geliyor.
- Sonuç "Her sonuç bir neden haline gelir" Budist sözü
|