| |
Bir 'Atlatma' öyküsü
Niyetimiz ne medya polemiklerinin değirmenine su taşımak, ne de bir meslektaşımızı zor durumda bırakmak. Asla... Asla bu tür hesaplar içinde değiliz. Sadece bir yanıtın, anlamını ve çerçevesini hayli aşan yorumuyla patlak veren tartışmaları doğru bir zemine çekmeyi, Türkiye'nin Irak politikalarında "Adale kasılması" olduğu izlenimi veren bir konuya açıklık getirmeyi amaçlıyoruz. Hepsi bu. Konumuz Başbakan Erdoğan'ın Türkmenistan ziyareti sırasında, ANA uçağında her gezisinde olduğu gibigazetecilerle gündemdeki sorunlar üstüne yaptığı sohbet. Uçağın ön tarafında bu tür sohbetler için ayarlanan bölümde 10 kişiydik. 9 gazeteci ve Erdoğan. Yarım saat kadar süren söyleşide 301 konuşuldu, Türkmenistan konuşuldu, gazpetrol konuşuldu, Kıbrıs, AB, İran, Suriye, Lübnan, Filistin, İsrail konuşuldu. Elbette Irak da konuşuldu. Özellikle Kuzey Irak. Bir meslektaşımız sordu: "Kuzey Irak'taki bölgesel Kürt hükümeti ile ilişkileri geliştirecek adımlar atılabilir mi?" Erdoğan her sözcüğü tartarak, yanlış anlamalara veya yorumlara kapı aralayacak ifadelerden özenle kaçınarak kısa bir yanıt verdi: "Neden bir adım atılmasın? Yeter ki bir gelişme olsun. Atacağımız adım bizler ve onlar için sulh getirecekse, neden atmayalım?" Bu yanıttan "Kürt liderlerle görüşürüz", "Kürt yönetimiyle diyalog kurabiliriz" anlamı çıkarılabilir mi? Biz çıkarmadık. Sadece biz değil, sohbete katılan 9 gazeteciden 8'i de. Ama 9'uncu gazeteci çıkardı. Galiba biraz da "Mutfak" dediğimiz yazı işlerinin cevabı ucundan kıyısından çekiştirip, başka ufuklara yelken açtırmasıyla. Bakın o iki satırlık yanıt erkesi gün o arkadaşımızın gazetesinde nasıl takdim edildi: Birinci sayfadaki manşet: "Iraklı Kürtler'e ilk sıcak mesaj". Haberin yer aldığı sayfadaki başlık: "Kürt hükümeti ile yakınlaşırız".
Ayıkla pirincin taşını Tabii "Bomba" sadece Ankara'da değil, Washington'dan Erbil'e kadar konuyla ilgili tüm merkezlerde patladı! Kuzey Irak'taki oluşumun sözcüleri sevinç çığlıkları attılar. Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt ta Washington'dan "PKK'yı siyasi olarak görenle benim asker olarak konuşmama imkan yok. Ama görüşen görüşür" diye tavır koydu. Siyasiler kıyameti kopardı (Daha dün, bu yazıyı hazırlarken DSP lideri Zeki Sezer'in demeci geldi: "Başbakan 'Gerekirse Barzani ile görüşürüm" diyerek Türkiye'nin elini zayıflattı!) Ayıkla pirincin taşını. Erdoğan'ın yanıtında ne "Kürt Hükümeti" ifadesi var, ne "Yakınlaşırız", "Görüşürüz" fiilleri... Tam tersine, böyle bir olasılığın şarta bağlı olduğu vurgulanıyor: "Yeter ki bir gelişme olsun." Başbakan'ın kastettiği "Gelişme" ne? Herkes biliyor: Kuzey Irak'taki oluşumun PKK'yı kollamaktan, terörü "Siyasi sorun" görmekten vazgeçmesi. Kerkük'ün nüfus yapısını değiştirme ve kenti Kürt bölgesine bağlama çabalarına son vermesi... Neye yanalım? O arkadaşımızın ve belki de manşet sıkıntısından ötürü "Habbe"yi "Kubbe" yapmayı göze alankurumunun diplomasiye verdiği zarara mı? Mesleki saygınlığımızın bir çentik daha yemesine mi? Bu "Manşet"ten güç alacak, en azından mesaj kabul edecek iç ve dış çevrelerin beklentilerine mi? Özetle diyeceğimiz şu: Ya ağızlardan çıkanı kulağımız duymalı. Ya da kulağımızın duyduğunu ağzımız, kalemimiz çarpıtmamalı. Son bir nokta; Kuzey Irak'taki Kürt liderlerle görüşülemez mi? Elbette görüşülebilir, ama Erdoğan'ın dediği gibi, "Yeter ki, bir gelişme olsun..." Oysa ortada öyle bir gelişme yok. En azından bugün için...
|