|
|
'Kanlı Elmas' ve travestinin tek taşı
Pırlanta uzun zamandır aşkın sembolü olarak kabul ediliyor. 'Kanlı Elmas' filmi, bu sembolün hammaddesinin bilinmeyen yüzünü gündeme taşıdı. Nasıl olsa bir süre sonra bu filmin etkisi geçecek ve her şey eski haline dönecek... Aşk ile pırlanta arasındaki ilişkiyi fazla abartmamak gerek. Hangisi olduğunu hatırlamıyorum ama yazın derginin birinde harika bir haber okumuştum. Nişanlısı ile birlikte Beyoğlu'nda eğlenceden çıkan genç bir kadının yolu iki gaspçı tarafından kesilir. Gaspçıların elindeki sustalıyı gören adam, nişanlısını bırakıp kaçar. Genç kadın telefonunu ve cüzdanını gaspçılara verdikten sonra doğru İlçe Emniyet'e gider. Kadın çalınanlara değil, nişanlısının kendisini zor durumda bırakıp kaçmasına üzülmüştür. Polis cep telefonundan nişanlıyı arar. Kısa bir süre sonra kapıdan 2 metreye yakın ve 103 kilo bir adam girer. İfade zaptına saldırganların eşkali 1.65 ve 1.70 metre olarak geçer. Nişanlı, "Yarın önemli bir iş için Amerika'ya gitmem gerek, bu yüzden pasaportumu kaptırmamak için kaçtım" der. İşlem bitince dışarı çıkarlar. Kadın, parmağındaki tek taşı adamın suratına fırlatır ve gider. Adam önce kadının peşinden koşmaya niyetlenir ama yanıt alamayınca o da aksi istikamete gider. Kadının parmağından fırlattığı tek taşı, tartışmayı seyreden bir travesti alır. Yüzük parmağına olmayınca serçe parmağına takar ve o Beyoğlu'nun karanlık sokaklarında kaybolur. İmkan olsaydı da o genç kadına sorsaydık; tek taş yüzük yerine zor durumda kendini yalnız bırakmayacak bir erkek isterdi. 'Ünlü playboy' olarak tanımlanan Hakan Tankut'un ettiği bir laf vardı. Hayatına giren kadınlara cip alıp almadığı sorulduğunda, "Bende cip alacak göz var mı? Hediye olarak pırlanta alırım mesela. Tek taş, çift taş, beş taş... Kıymetine göre..." Pırlantanın zarafetini tartışmak abesle iştigal olur. Buna karşın pırlanta yoksa mutlaka bir eksik vardır demek de fena halde hata olur! Aksini düşünen var mı?
|