|
|
Bir pazar sabahı yağmura sevinmek
Derinizin rengi, kanınızın kökenleri, inancınız, bankadaki hesabınız ne olursa olsun, herkesi etkileyecek bir gelişme yaşanıyor dünyada. Doğa kuralları, zengin-fakir, Hıristiyan-Müslüman, Türk-Ermeni veya zenci-beyaz ayrımı tanımıyor çünkü. Kapitalizmin denetimsiz büyümesi, devletler üstü bir güç haline gelmesinin bedelini tüm dünya ödüyor ve bu bedelin giderek ağırlaşacağı anlaşılıyor. Çevre kirliliğinden söz ediyorum. Küresel ısınmanın en temel sorumluları Exxon, Chevron gibi şirketler sera gazı etkisini inkar ediyor ve sorumluluktan kaçmak için kendilerini destekleyen örgütlere milyonlarca dolar akıtıyor. Birleşmiş Milletler'in son raporuna rağmen bu konuda adım atılmasını beklemek gerçekçi değil, çünkü Amerika'da silah ve petrol sanayisinin çıkarlarını korumak için işbaşına getirilmiş bir başkan var. Bu dev şirketler, bir zamanlar sigara üreticisi firmaların yaptığını yapıyor ve kirliliği çok küçük veya önemsiz gösterecek raporlar hazırlatıyor. Dünyanın bugün geldiği noktada ise, yerküre doğal olan sebepler yüzünden değil, insan eliyle ısıtılıyor. Önümüzdeki 90 yıl içinde dünya ısısının 1.8 ile 4 derece arasında artması bekleniyor. Aynı süre içinde, bu ısınmaya bağlı olarak, deniz suyu seviyesinin de 28 ile 43 santim yükseleceği hesaplanıyor. Sıcaklıktaki yükselişin kuraklığa, tayfunlara ve doğal afetlere yol açacağı tahmin ediliyor. Önceki gün Florida'yı vuran ve 19 kişinin ölümüne yol açan tayfun ve hortum yıllardır devam eden uyarı işaretlerinin bir yenisiydi. Kimse küresel ısınmayı ciddiye almadığı için New Orleans gibi bir kent harabeye döndü. Üstelik, Hindistan ve Çin gibi iki ülke, 18 ve 19'uncu yüzyılın sanayi ülkeleri gibi hiçbir önlem almadan hızlı kalkınma programlarını sürdürüyor. Nüfusu 1.5 milyara yaklaşan Çin'de her insanın bir Amerikalı gibi her sabah duş alıp, her tuvalet ziyareti sonrası sifon çekmesinin büyük bir doğal faciaya yol açacağı hesaplanıyor. Özetle, petrol savaşları ve köken tartışmalarını aşan bir sorunla karşı karşıyayız.Derin devletin, cemaatlerin, milliyetçi örgütlerin karşısında çaresiz kaldığı bir sorun bu. Üstelik tarım arazilerini sanayileşmeye açarak, yeraltı su kaynaklarını kurutan tesisler için özel yasalar çıkartarak bu kirliliğe katkıda bulunuyoruz. Sonra bir pazar sabahı uyanıp iki damla atıştıran yağmura bakıp seviniyoruz.
|