Derin medya...
Öğle saatleri... Özel bir televizyon kanalından, rakip gazetelerin ve rakip televizyonların haber yöneticileri telefonla aranıyor. Bir haber "servis" ediliyor... Deniyor ki: "Bu bizim özel haberimiz, görüntüler Jandarma'da çekilmiş, detayları da şunlar şunlar... Biz bu özel haberimizi akşam saatlerinde yayınlayacağız, siz de kullanabilirsiniz, buyrun." Sonra tekrar tekrar aranıyor... "Kullandınız mı? Kullanabilirsiniz..."
23 yıldır bu mesleği yapıyorum, benim bildiğim "özel haber" rakiplerden saklanır...
Gazete yapıyorsan, erken saatlerde baskıya giren taşra kalıplarına bile koymazsın ki, rakipler görüp, araklamasın... Gece yarısı sayfayı yıkıp, şehir kalıplarına koyarsın. Böylece bütün rakiplerini atlatırsın. Televizyon haberciliği yapıyorsan, önceden duyurusunu yaparsın ama... Dersin ki, "Görülmemiş bir detay vereceğiz... Şu saatte sizi ekran başına bekliyoruz..." Ne vereceğini söylemezsin. Daha senin haber bültenine saatler varken, ne vereceğini rakip kanallara söylersen, haber "özel haber" olmaktan çıkar, rakipler de yapar aynı haberi...
Her nedense öyle olmadı... Özel bir televizyon kanalı, "özel haber" ini Anadolu Ajansı gibi servis yaptı rakiplerine, daha kendisi yayınlamadan... Basın tarihinde bir ilk! Üstelik... "Bu görüntüler Jandarma'da çekildi" bilgisi yalan...
Bir gazete... Diyor ki haberinde, "Katilin cezaevinde kalacağı yer boyandı, ilaçlandı, kırmızı halı serildi, 102 ekran televizyon konuldu, nevresimleri de ipektendi..." Bence eksik yazmışlar... Yelkenleri atlastan, halatları ibrişimdendi... Ambarları da elmas, zümrüt ve yakut doluydu... Gazete piyasaya çıktıktan 5 dakika sonra, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'ndan şu açıklama geldi: Yalan! "Hücre boyatılmadı... Halı falan serilmedi... 102 ekran televizyon konuldu diyorlar... Hücreye televizyon konulması imkansız olduğu gibi, hücrede priz bile yok! Bırakınız ipek çarşafı, bu tür tutukluların intihar eğilimi olduğu için, kendini asmasın diye yatağına çarşaf bile konulmadı. Bunlar kötü niyetli, kasıtlı ve maksatlı haberler... Haberi yazan kişiler hakkında yasal işlem yapacağız."
Nasıl bir "bilgi kirliliği" yle karşı karşıya olduğumuzu gösteren bir başka "bilgi" vermek istiyorum size... Şu anda 70 küsur "tanık" var. Yani, 70 küsur kişi, "ben cinayeti gördüm" diye gelmiş polise. Polis araştırmış... Cep telefonlarını. Son derece basit bir teknik takip. Sonuç? "Tanığım ben, cinayeti gördüm" diyenlerin çoğu, o sırada Şişli'de bile değil... Cinayet anında, kimi Bakırköy'de, kimi Ümraniye'de... Kilometrelerce uzakta... Ama ne diyor? "Tanığım" diyor.
Uzun lafın kısası... Herkes "derin devlet" i ararken, "derin medya" şakır şakır çalışıyor. Bir cemaate yakınlığından başka en ufak bir mesleki tecrübesi olmayan kişiler, "haber bombaları" patlatıyor! Entel ambalajlı Brüksel lahanaları da üstüne atlıyor.
Ustalarımız eskiden "haberin doğruluğunu en az iki kaynaktan teyit edin, ondan sonra yazın" derlerdi bize... Şimdi bizim okurlara şunu söylememiz gerekiyor maalesef, "haberin doğruluğunu en az dört kaynaktan teyit edin, ondan sonra inanın." İş, o hale geldi çünkü.
|