'Derin devlet' meçhul değil!
Yurtdışı gezisi nedeniyle ara verdiğimiz tartışmaların ana ekseni bir hafta geçmesine rağmen hiç değişmedi. Sokakta, siyaset kulislerinde, gazete manşetlerinde hep aynı konu, "derin devlet" tartışılıyor. Bu gerçek, Hrant Dink'in öldürülmesiyle bir kez daha gündeme gelse de aslında yakın tarihimizin iyileştirilemeyen "derin" hastalığı... Ortada bu hastalığın iyileşmesini zorlaştıran bir zemin var. Ve bugüne kadar bu hastalığı yaratan zemini ortadan kaldıracak bir sivil siyasi yapı da çıkmadı. İlk teşhisi Bülent Ecevit, ikincisini ise Turgut Özal koydu. İkisine de suikast yapıldı ve ölümden zor kurtuldular. Sonra Türkiye toplumuna "derin devleti" tanıma açısından her türlü belge ve bilgi sunan "Susurluk Skandalı" patladı. Başbakanlıkta hazırlanan işadamları listesi, faili meçhuller, kayıp silahlar, ölüm üçgenlerindeki infazlar, uyuşturucu baronlarıyla pazarlıklar ve "ruhsatlı mafya babaları" yla ilişkiler bir bir açığa çıktı. Ne oldu dersiniz? Üç beş kişi dışında hiç kimse yargı önüne çıkartılamadı. Yine "derin devlet" denilen gizli güç "meçhul" kaldı. Aslında hiçbirimiz açısından derin devlet "meçhul" değil. Son on yılda başta Karadeniz bölgesi olmak üzere Türkiye'de mevcut sistemin değişmemesi için neler yapıldığı alt alta yazılsa bugün geldiğimiz nokta hiç de şaşırtıcı olmaz. Sinop'ta PKK'lı diye insanların öldürüldüğünü ne çabuk unuttuk. Trabzon'da açığa çıkan kirli ilişkiler bir günde oluşmadı. Tıpkı "Susurluk süreci" gibi bugünlere daha o günlerden hazırlık yapıldı. Bunun içinde asker, polis, bürokrat, siyasetçi hatta bölgede at koşturan tarikatlar da var. Peki neden Türkiye bu sorunu kökünden çözemiyor? Başbakan Erdoğan ne diyor: "Bu ülkede dün de bugün de derin devlet var." Peki ne yapacağız? Sorun bu. Kimse ne yapılacağı konusunda bir şey söylemiyor. Sokaktaki insan da, o "derin devlet" in hedefindeki aydın da işte bu sorunun cevabını bekliyor. Soruya cevap verecek tek güç ise sivil siyaset. Biz de soruyu onlara sorduk. İşte cevapları...
"Kendini derin sanan çok çete var" AK Parti İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, çeteler üzerine gidilebildiği kadar gidildiğini belirtiyor ve şöyle diyor: "Derin devletin tanımını başbakanımız yaptı. Derin devlet denen fenomen, bir kısım kamu görevlilerinin kendince kutsal saydığı birtakım değerler uğruna hukukun dışına çıkması ve bu yolda çeteleşme halidir. Kamu görevlilerinin de tamamını kapsamaz. Derin devlet denen tek bir mekanizma yok. Kendini derin zanneden birçok çete var. Terörden, açlıktan, sefaletten kurtulamadığımız gibi bundan da kurtulamadık tam olarak. Ama bu dönemde önemli adımlar atıldı. Ve başbakanımız kararlı. Şemdinli'de olduğu gibi eldeki kanıtların bizi götürdüğü noktaya kadar gidilecek."
"Sonuna kadar gidilirse çözülür" CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen çözüm için şunları söylüyor: " Çeteyi çeteyle çökertme devri kapanmıştır. PKK'yı alt etmek için Hizbullah kuruldu. Hizbullah güçlendi, döndü devleti vurmaya başladı. Eğer devletin yasal elemanları bu olaya sahip çıkarsa ve sonuna kadar giderse bu olay çözülür."
' Derin devlet bence siyasetçi' Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Sarıbaş'ın tespiti ve çözüm önerisi hayli farklı... "Önce devletin yapılanmasına bakın. Devlet ayrıcalıklar devleti zaten. Siyasi partiler kanunumuz siyasi liderlere bir ayrıcalık vermiş. İş burada başlıyor. Öbürü de çıkıyor, 'Ben de kurtuluş savaşını yaptım, iki defa da ihtilal yaptım bana da dokunamazsın' diyor. Derin devlet bence siyasetçi. Dokunulmazlığı var, partinin içinde ayrıcalığı var. Herkesin kendine ayrıcalık alanlar bulduğu yerde elbette bu tür yapılanmalar çıkar. Siyasetçi işin kolayına kaçıyor. Bürokratik devleti demokratik devlete geçirmediğimiz sürece bu değişmez."
|