| |
Kendi gücünü bilmek aklın da kanıtıdır
Akıllı insanlar da, bilinçli toplumlar da önlerine çıkan sorunları, iki kategoride ele alır. 1-Çözümü kendi iradenize, kararlılığınıza ve davranışlarınıza bağlı sorunlar. Örneğin bir öğrenciyseniz ve sınava giriyorsanız, eğitim sistemindeki çarpıklığa kafayı takıp günlerinizi ve gecelerinizi sadece bu çarpıklığı eleştirmek için harcadığınızda, sınavda başarısız olursunuz. Bunun yerine sınavına gireceğiniz dersi iyice öğrenmek ve sınavda başarılı olmak için çalışırsanız, hayata atıldığınızda eğitim sorunundaki çarpıklığı düzeltecek konuma gelme ihtimaliniz artar. Bunun gibi tüm toplumsal enerjinizi ve beyin gücünüzü Amerikan emperyalizmini kınamak için harcarken, bu arada Amerikan emperyalizminin sizin ülkenize kötü yansımalarını asgariye indirecek icraatı, reformları yapmazsanız, içerideki sorunlarınız katlanarak sizi bunaltır. Örneğin "Amerika Irak'ı bölüyor " derken siz içerideki akılcı uzlaşmaları devreye sokmazsanız, sonunda sizin içinizdeki bölünmüşlüğün dramatik noktalara ulaştığını görürsünüz.
ORTADOĞU'NUN ÇİN'İ 2-Çözümü sizin iradeniz dışında olan ve ancak iyi anlayarak ve gerçeklere uyum göstererek değerlendirebileceğiniz sorunlar. Örneğin globalleşmenin yansımaları, Çin'in ekonomik tırmanışı, ABD'nin dış politikasının ABD iç politikasına yansımaları benzeri konularda olumlu veya olumsuz bir katkıda bulunmanız, bu sorunların yönünü fazla etkilemez. Globalleşmeye karşı korumacı duvarlarla kendinizi izole ederseniz, kalkınma hızınız düşer. Çin endüstrisini tehdit olarak ilan etmek yerine, siz "Ortadoğu' nun Çin'i" olmak için yabancı yatırımları size çekecek ve rekabet gücünüzü artıracak ortamı yaratırsanız, bu sorun sizi daha az etkiler. Bunun gibi Ermeni tasarılarının ABD Kongresi'ndeki durumuna takılmak yerine, bu sorunun Kıbrıs gibi, tüm dış politika ilişkileriniz üzerindeki ipotek kaynağı olmasını sona erdirecek bir siyaseti üretmeniz, daha gerçekçi olur. Tabii ki toplumsal davranışlardaki geleneksel alışkanlıkları değiştirmek kolay değildir. Örneğin evliliğinizi zorlayan problemli konuları eşinizle karşılıklı oturup tahlil etmek ve bunları gidermeye çalışmak bizim coğrafyamızın alışık olduğu bir durum değildir.
BÜYÜK KOALİSYON Örneğin 1980'lere dayanan yıllarda Ecevit ve Demirel kendi iradelerinin dışındaki sağsol kamplaşmasının tarafları olmak yerine, oturup uzlaşsalar, bir "Büyük koalisyon" kursalar, cumhurbaşkanı seçseler ve erken seçim kararı alsalardı, 12 Eylül askeri müdahalesi herhalde olmazdı. Ama ne Humeyni'nin İran'da yönetimi ele geçirmesinin, ne de Sovyetlerin Afganistan'ı işgalinin, Türk iç politikasına nasıl yansıyacağını görebildiler. Bugün için de buna benzer durumlar var. Türkiye'nin demokratikleşmesi, hukukun üstün, devletin şeffaf olması yolundaki en somut proje "AB üyelik süreci" dir. Bu süreçte var olan AB ülkelerindeki Türkiye karşıtı eğilimler, AB'nin genişlemesine karşı çıkan Avrupalı siyasetçiler, bizim engelleyemeyeceğimiz olgulardır. Ama örneğin Kıbrıs sorununu bahane edip AB ile Türkiye arasındaki ipleri kopartmak isteyenlere karşı, Türkiye diplomasinin ve uluslararası hukukun bütün yöntemlerini kullanmak durumundadır. Bunları kullanabilmek Türkiye'nin siyasi yeteneklerine ve iradesine bağlıdır. Mesela Gümrük Birliği Antlaşması var oldukça, liman ve havaalanlarını sonsuza kadar Kıbrıs Rumlarına kapalı tutamazsınız. Bu sorun var oldukça da AB üyelik müzakereleri ilerleyemez.
VER KURTULCULUK Eğer siz çözüm konusundaki siyasi ve diplomatik arayışları iç siyasetinize istismar konusu eder ve her adıma "Taviz" yahut "Ver kurtulculuk" derseniz, çözümü sizin yeteneğinize ve iradenize bağlı olan bir sorunu da, tamamen "Karşı taraf"a teslim etmiş olursunuz. Eğer Ankara'nın karanlık koridorlarındaki koltuğa dönük savaşların, toplumun tabanına, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, demokrasi karşıtlığı veya mezhep kavgaları şeklinde yansımasını istemiyorsanız, demokrasiyi, hukuku, insan haklarını, şeffaflığı güçlendirecek adımları atarsınız. Aksi halde de "Asıl katil kim", "Derin devlet kimden yana", "Acaba bizi bölmek mi istiyorlar" benzeri sorularla baş başa kalıp, bu yüzyılı da geçmiş yüzyıl gibi geçirirsiniz.
|