| |
Sıcak durumlar
Yeni hafta ruh hekimlerinin "Şizofreni" teşhisi koyacakları sorunlarla daha da zenginleşmiş bir gündemle başlıyor. Irak Ulusal Petrol Şirketi, Türkiye'nin süresi dolan petrol ürünleri ihracatı sözleşmelerinin yenilenmesi için artık Bağdat'a değil, Erbil'deki sözde hükümete başvurmasını isteyince, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen kıyameti kopardı: "Oldu-bittilere asla izin vermeyiz. Türkiye'yi sınamak isteyen bedelini öder!" Sonra da faturanın ucunu göstermek için Habur Kapısı tanker geçişlerine kapatıldı, Cizre'deki tank taburu sınıra kaydırıldı, hatta iddialara göre Uludere ile Beytüşşebap'tan Kuzey Irak sınırına doğru top atışları yapıldı. Sözde Kıbrıs Cumhuriyeti, Lübnan ile sözde "Münhasır Ekonomik Bölge" anlaşması imzalayınca ve ardından o bölgede petrol ve doğalgaz arama, işletme imtiyazları verilmesinin yolunu açacak yasayı çıkarınca, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat esti gürledi: "Sadece Rumlar' ı değil, Lübnan ve Mısır' ı da uyarıyoruz; anlaşmaları uygularsanız sıcak olaylara sürüklenebilirsiniz!" Anlamı: Savaş çıkabilir! Kim savaşacak Lübnan ve Mısır'la? Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri. Yani, Türk Ordusu! İyi ama Kıbrıslı kardeşlerimiz bir yandan da o kuvvetlerin adadaki varlığının meşruiyet kaynağı olan Anayasa'nın geçici 10'uncu maddesinin kaldırılması ve Türk askerinin ayrılması için kampanya yürütmüyorlar mı? Her ne kadar Talat'ın tehditlerine pabuç bırakan yoksa da, sorun Türkiye açısından ciddi gelişmelere gebe.
Lübnan tek örnek değil Rum Dışişleri Bakanı Yorgos Lillakis, 17 Ocak'ta Beyrut'ta Lübnan Ulaştırma Bakanı Muhammed Safadi ile Akdeniz'in iki ülke arasındaki bölümünde "Münhasır Ekonomik Bölgeler" in belirlenmesini öngören anlaşma imzaladı. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre, "Münhasır Ekonomik Bölge", karasuları ve "Bitişik Bölge"nin bittiği noktadan itibaren en çok 200 millik alanı kapsıyor. Egemen ülke bu bölgede her türlü doğal kaynağı arama ve işletme hakkına sahip bulunuyor. Beyrut basını, Türkiye'nin Lübnan'a baskılarını son dakikaya kadar sürdürdüğünü, hatta Başbakan Erdoğan'ın Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora'yı arayıp uyardığını yazdı. Sonuç? Beyrut basınının ifadesiyle, Lübnan omuz silkip geçti, Rumlar' ın Beyrut Büyükelçiliği İşgüderi Kirlakos Kuros da şöyle dedi: "Türkiye bizi hep engellemeye çalışır. Aldırmayın." Nitekim imzalayıp geçtiler. Tıpkı 2 yıl önce onca protestomuza rağmen Mısır'ın da Rumlar'la anlaşmayı imzalayıp geçmesi gibi. Tıpkı ondan önce Suriye'nin de imzalayıp geçmesi gibi. Tıpkı sırada bekleyen İsrail ve Ürdün'ün de imzalayıp geçecekleri gibi... Türkiye'ye göre bu anlaşmalar "Casus belli", yani savaş nedeni! Ancak "Büyüklük bizde kalsın" diyoruz. Acaba Yunanistan' a da aynı soğukkanlılığı gösterebilecek miyiz? 3 ay önce Yunanistan'da gazeteci Konstantin Kolmer'in bir kitabı yayınlandı. Adı: "Yunanistan'ın Petrol Yatakları ve İlan Edilmemiş TürkYunan Savaşı". Kitapta, Yunanistan'ın Alman işgalinde olduğu yıllarda ülkedeki petrol yataklarını araştıran Naziler'in raporlarının 1973'te Alman "Wintershall" şirketinin eline geçtiği anlatılıyor. Rapora göre, Kuzey Ege ile Girit açıklarında kara altın defineleri yatıyor. Avrupa Enerji Enstitüsü raporları da bunu doğruluyor: Ege'de yüzde 25'i hemen işletilebilecek en az 25 milyar varil petrol rezervi var! Kerkük'ün üç katı! Bakalım iki ülke bir gün ABD' yi, AB' yi ve petrol devlerini işe karıştırmadan bu hazineyi kardeşçe paylaşabilecek mi?
|