Farklı bir yer!
Bir başbakan; "Olayın ucu farklı yerlere varabilir" dediğinde... Ne kadar ciddiye almalıyız? Bir başbakan, içinden çıkan genç "etnik cinayet katilleri" ile gündemde olan bir kentin en tepedeki iki "İçişleri" sorumlusunu görevden aldıktan hemen sonra... "Bu adım daha farklı yerlere sıçrayabilir" dediğinde... Ne kadar ciddiye alacağız?
"Farklı yerler" neresidir? "Farklı" kentler mi? Değil herhalde. Çünkü özellikle kenti, adına halel getirmek istemediği Trabzon'u değil, görevden almaları kastediyor. Neresidir? Aynı kentte başka birimler mi? Aynı kentteki başka iç güvenlik sorumluları mı? Jandarmanın bir sorumluluğu var mıdır? Jandarma bölgesinde olan bitenlerle ilgili, (en azından) kağıt üstünde Jandarma İçişleri Bakanı'na bağlı olduğuna göre, Başbakan'ın bir bildiği mi vardır? Sabah'ta Ergun Babahan' ın gündemde tuttuğu "Vatan toprağı kutsaldır, kendi kaderine terk edilemez" yazısı önünde çektirilen Samast fotoğrafı için Emniyet Genel Müdürlüğü neden öyle tuhaf bir açıklama yaptı? Önce inkar edildikten sonra neden "Fotoğraf Samsun Emniyeti'nde çekilmiş ama çeken Jandarma" dendi? Kendisinin büyük destek verdiği Vali ile daha bir yılını doldurmamış Emniyet Müdürü görevden alınırken, Jandarma'nın da bağlı olduğu İçişleri Bakanı hangi "pozisyon" da duruyor? Trabzon'un önceki Emniyet Müdürü'nü, üstelik kaç yıl önce, bugünkü cinayetin organizatörlerinden bir bombacı için "Münferit. Örgüt yok" dediğinde dahi destekleyen ve Emniyet İstihbaratı'nın başına getiren Bakan hangi sorumluluk ve özeleştiri pozisyonunda? Yani, sıradan gazeteci refleksiyle bir telefonla Trabzon'a ulaşıp "Bombacı Yasin'in avukat masraflarını kim, nasıl ödüyordu?" diye sorduğum ve "Abi" li ve çek defterli cevabını bulduğum soruyu önceden hiç sormamış bir Emniyet Müdürü'nden, şimdiki İstihbarat Başkanı'ndan söz ediyoruz mesela.
Yoksa, mesele sadece "görevden alınabilecek" kamu görevlileri değil midir? Yani, Başbakan'ın yine uç muç, farklı marklı, yer mer, vara mara, sıçraya mıçraya, bilir milir derken kast ettiği, hakikaten "Farklı bir yer" midir? Elbette terörle, suçla, şunla bunla mücadele bir yana; Şemdinli'den, Sauna'dan, Atabey'den, Danıştay'dan, Rahip Cinayeti'nden ulaştığımız "Farklı marklı bir yer mer" olmuş mudur? Olabilmiş midir? Olabilir mi? Olur mu? Hiç olur mu!
Bize kimi gizli örgütlenmelerin, kimi örtülü operasyonların, kimi özel birimlerin "hepimizin iyiliği için" olduğunu söyleyenler var. Dönüp kendimize şu basit soruyu sormalıyız: Kendilerince bir iyilik tasavvuru ile üstelik bazen devlet ve kamu sorumluluklarını da işin içine bulaştırarak, duruma göre aramızdan ünlü, ünsüz birilerini namertçe katleden yahut öldürten, tetikçi ve histeri temininde çoluk, çocuğu, vampirleşmiş mafyayı ve kitlesel duyguları, duyarlılıkları sinsice kullanan kışkırtıcı cinayet merkezlerini vicdanımız kabullenebiliyor mu? Bu ülkenin birtakım katiller vasıtasıyla düze çıkabileceğini, hayırlara koşabileceğini düşünüyorsanız, bir de, çok sevdiğiniz birisine, varsa özellikle çocuğunuza sımsıkı sarılarak azıcıcık daha düşünün: Ona vaat ettiğiniz böyle kahpe bir dünya mıdır! "Farklı bir yer" işte!
|