Önyargısız kısa program!
Demokrasiye inananların; İnsan haklarına titizlenenlerin; Adaletten yana olanların; Şiddete ve nefrete karşı çıkanların; Yurtta ve cihanda barışı hakikaten arzulayanların; Bu ülkenin kardeşçe yaşanabilir, insanlarına umut ve gelecek vaat edebilir olmasını dileyenlerin; Acılardan, kandan, kederden damıta damıta vicdanını büyütenlerin; Çocuklarını ne dağlara, ne çetelere, ne linçlere kaptırmak isteyenlerin; Kendi hakkı, hukuku ve özgürlüğünü başkalarınınkinden daha kutsal görmeyenlerin; Kendi milli, etnik, dini, kültürel kimliğinin aşağılanmaması kadar başkalarınkinin de aşağılanmamasını önemseyenlerin; İnsanların, bu doğal kimliklerinin en tepkici hallerine kapılmasından ve ötekileri düşman görmesinden hiçbir hayır çıkmayacağını bilenlerin; İnançları, düşünceleri, özlemleri ve insanlığıyla, hiçbir karanlık tezgahın maşası, oyuncağı, sürüsü yahut bireysel, kitlesel kurbanı olmak istemeyenlerin; Aynı şekilde, ülkelerinin, bölgesel, küresel kaos, tezgah, çatışma ve savaşların içine yuvarlanmasını asla istemeyeceklerin; Kahpe kurşun, pusu, mayın, bomba, infaz, işkencede hayatını, babasını, annesini, evladını yitiren herkes için yüreğinin acıdığını, acıyabileceğini hissedenlerin; Üstüne üstlük, bir de siyasetçi, bürokrat, cemaat, grup, sivil toplum temsilcisi, kanaat önderi, kamu görevlisi, öğretmen, akademisyen, hele hukukçu, hele gazeteciyse;
1. Kürt sorununun şiddet sorunundan, terör, terörle mücadele, Irak çıkmazından kurtarılması, siyasetin silah gölgesinden çıkarılması, ölümlere, cenazelere, şiddete, etnik nefrete dair iki yüzlü olunmaması için uğraşması gerekir. 2. İçine kapanan, kıvrılan ve kendi içine iteklenen bir toplumsal ortamda, milliyetçi-ulusalcı hassasiyet ve eğilimler ile şiddet odakları, örtülü savaş tezgahları, kışkırtıcı diller, nefret, intikam, ırk, ölüm kutsaması yer altı ile işbirliği halindeki hücre yapıları, resmi veya gayrı resmi, açık veya gizli paranoyalar, bizatihi bölücü, dışlayıcı zihniyetler arasındaki bağın törpülenmesi için uğraşması gerekir. 3. Elbette tek başına manası (ve bazen şiddeti) olan kimliklerin yanı sıra, kesif umutsuzluk, şiddet, nefret, paranoya, düşmanlık, ırkçılık, faşizm, şovenizm, fanatizm gibi insan ve toplum hastalıklarının, ekonomik dışlanmışlık, yoksulluk, maddi korku ve endişe, geleceksizlik, sıkışmışlık, güvensizlik, başarısızlığa mahkumiyet gibi toplumsal adaletsizlikler üstünde coştuğu ve kitle tabanı ile tetikçiler bulduğunu unutmaması gerekir. 4. Bu ülkede sıcak, kıyıcı ve özellikle ruhumuzu bölücü bir "iç savaş" halinin, Türkiye'yi bölgedeki daha sıcak, daha kıyıcı ve kahredici, yok edici, çürütücü savaşlara, etnik ve dini nefret savaşlarına ve bu arada emperyalizm hempalığına daha çok sürükleyeceğini aklından çıkarmaması gerekir.
Bu açıdan; Herkes kendi yönünden kendi siyasi, toplumsal, ekonomik dilini konuşsa da; Yukarıdakilere benzer "duygusu" olan herkesin ve her hareketin öncelikle; Bu ülkenin, bu toplumun, toplumun çeşitli kesimlerinin ve bireylerin hiçbir derin acısına, hiçbir ciddi mağduriyetine, hiçbir meşru adalet beklentisine ve arayışına, hiçbir iteklenmişlik, dışlanmışlık, aşağılanmışlık hissine kulak ve göz tıkamayarak; Hiçbir ayrım yapmadan, her acıyı bal eylemek üzere ses vermesi, şiddetin bizzat kendisine ve her türlü gölgesine ayrımsız haykırabilmesi, şiddetin hukukunu da hukukun şiddetini de, hukuksuzluğun tahakkümünü de aşabilmesi gerekir.
Hepimizin vatanına tam bir iç savaş halini hakim ve sürekli kılmak isteyenlere inat!
|