Eteklik giymiş baston
Evimize gelen bir misafir olmasa da başımızın üstünde yeri vardır onun. Ne sapı değişmiştir ne de kubbe biçimindeki çatısı. Yağmurlar yağdıkça hükümdarlığını sürdürecektir şemsiye. Eteklik giymiş bir bastondur şemsiye. Evet, Nazım Hikmet böyle tanımlıyor şemsiyeyi: Eteklik giymiş bir baston! Gerçekten de sözcük anlamı olarak dişidir şemsiye. Şems Arapça'da güneş demektir. İye ise aynı dilde dişilik ekidir. Yani şemsiye sözcüğünün Türkçe karşılığı, kadınlar tarafından kullanılan 'güneşlik' anlamındadır. Yağmurlu havalarda şemsiye tutan erkeklere baktıkça, Mustafa Kemal Atatürk'ün dil devriminde ne de haklı olduğunu görürüz. Ne var ki Atatürk'ün Türkçe'ye yeni sözcükler kazandırmak amacıyla kurduğu Türk Dil Kurumu 12 Eylül döneminde kapatılmış, 'bilgisayar' sözcüğünü kullananlar bile anadilimize yeni sözcük kazandırma çabasını tehlikeli görmüşlerdir! Attilâ İlhan, âşık olduğu kıza yazdığı mektuplarında Nâzım Hikmet'in şiirlerine yer verdiği için tutuklandığında lise öğrencisiydi. Hiç konuşmadığı, penceresinin önünden geçerken odasına mektupları attığı Vacide ile karakolun kapısında karşılaşırlar! Genç kızla konuşmaz Attilâ ilhan, konuşamaz. Dışarıda yağmur yağmaktadır. Attilâ İlhan şemsiyesini verir âşık olduğu kıza. Vacide gülümser ve yağmurlu sokakta yürüyerek kaybolur gözden. Şemsiye genç kızda kalır. Yalnızlık adlı şiirimden birkaç dize: Şemsiye yapımcıları ıslanmaktan tek kişiyi koruyacak genişlikte kesince kumaşları yağmur değil yalnızlıktır yağan Şemsiye soyluların elinde görülürdü önceleri. Sonradan sivilleşti ve zengin, fakir ayrımı gözetmeksizin herkesin elinde yer buldu kendine... İstanbul'da ilk şemsiye satıcıları Beyoğlu'nda tüccarlık yapan Yahudiler ve Rumlardı. Lüks mağazaların vitrinlerinde görünen şemsiye zamanla işportada da satılır oldu. Bir güven aracıdır şemsiye. Kentteki insanların birbirlerine güvendiklerinin göstergesidir. Yağmurun dinip dinmediğini gökyüzüne değil, birbirimizin şemsiyesine bakarak anlarız. Yüzyıllardır insanın dostudur şemsiye. Hem de en vefalı olanlarındandır. Dolmuşta ya da otobüste unutsak da, şemsiye hiç bir zaman küsmez bize... Sıcaklığını esirgemez elimizden... Katlanır biz insanların hoyratlığına... Katlanan şemsiyeler bu duyarlığın kanıtı gibidir! Bir toplumun geleceğe hangi gözlerle baktığını şemsiyeler anlatır bize. Ülkemiz sokaklarındaki şemsiyeler koyu renklidir genellikle. Gösterişli, yaşam dolu renkler çok azdır aralarında. Bu da, insanlarımızın yarınlara pek de umutlu bakmadığını gösterir. Politikacılar tarafından onca kandırılmalarının ardından onlara hak vermemek elde değil! Ama umutsuzluğa karşıdır şemsiye; pes etmemeyi, zorlukların üstüne gitmeyi öğretir bizlere. Nasıl mı? Tabii ki ters dönerek. Ters dönen bir şemsiyeyi düzeltmenin tek şartı, zor da olsa rüzgâra karşı yürümek değil midir?
|