|
|
Bir hamburger fiyatına mükellef sofra
Eminönü ve Karaköy'deki balık ekmek tezgâhları yerlerini yavaş yavaş ucuz ve mütevazı balık lokantalarına bırakıyor. Kadıköy Çarşısı'ndaki Dicle Balık Evi'nde bir hamburger fiyatına çorbadan tatlıya kadar mükellef bir yemek yemek mümkün.
Kadıköy Çarşısı'nda zaman çok yavaş ilerliyor; Hacı Bekir, Baylan, Beyaz Fırın'ın ilk dükkânı olan küçük poğaça börek fırını, Yanyalı Fehmi Lokantası, belli başlı kitapçılar kuşaklar boyu hep yerli yerinde. Usta ressam elinden çıkmış natürmortlar kalitesinde tezgâh ve vitrinleriyle manav, balıkçı ve mezeciler, çevrenin hızla değişmesine rağmen, kendimi bildim bileli çarşıdaki yerlerini ve görünümlerini korudular. Birbiri ardından küçük restoranlar da açıldı. Ancak uzun süre balıkla ilgili bir mekân yoktu. Sanırım çarşının ilk balık lokantası Dicle Balık Evi. Arkadaşlarım ısrarla buraya uğramamı salık verdikleri halde, bugüne dek kısmet olmamıştı. Geçen hafta sonu gittik Dicle'ye. Burası Hacı Bekir'in bulunduğu ana caddede, küçük kilise meydanını geçip yukarıya doğru biraz ilerlediğinizde, sol tarafta yer alıyor. Oturur oturmaz garson yemek listesini getirdi. Liste çok zengin. Çorbalar bölümü üç değişik çorba içeriyor; Dicle spesiyal karışık çorba, kırlangıç çorbası ve deniz mahsulleri çorbası.
GARSONLA İLETİŞİM SORUNU Mönü çorbalar, soğuk mezeler, ara sıcaklar, lakerdalar, salatalar, tavalar, ızgaralar, şişler, güveçler, kavurmalar, buğulamalar, pilakiler, kiremitte balıklar ve nihayet tatlılar olarak bölümlenmiş. Her bölüm bir 'Dicle Spesiyal' ile başlıyor. Sadece soğuk mezelerde marin söğüş, ahtapot söğüş, levrek marin, istavrit marin, uskumru marin, somon marin, çiroz marin, kalamar dolma, salamura hamsi, balıklı mercimek köftesi, topik, yengeç eti, tarama, karışık ev turşusu, balık pastırma gibi çeşitler sıralanmış. Yine 'Dicle Spesiyal' ile başlayan ara sıcaklar bölümünde ise kalamar tava, kalamar ızgara, midye tava, balıklı paçanga böreği, tereyağlı karides, balıklı kokoreç dikkati çekiyor. Çorba seçimini yaparken ilk sorun ortaya çıktı. Zira kırlangıç çorbasının içinde ne olduğu isminden anlaşılırken, diğer çorbaların içeriğini ancak garson bize anlatabilirdi. Aramızda şöyle bir konuşma geçti: "Dicle spesiyal çorbanın içinde ne var?" "Deniz ürünleri," "Balık da var mı?" "Var efendim," "Peki deniz ürünleri çorbasında ne var?" "Deniz ürünleri efendim," "Onda balık yok mu?" "Var efendim". Dolayısıyla iki çorba arasındaki farkı anlayamadan ve daha fazla ısrar etmeden ben 'spesiyalde keramet vardır' diyerek özel çorbadan istedim, arkadaşım kırlangıç çorbası. Salata, torik, deniz mahsulleri pilavı gibi ortaya birkaç çeşit söyledikten sonra arkadaşım hamsi tava, bense yine özeli takip ederek Dicle Spesiyal tava istedik. Her yemeğin ısmarlanması da, "Buğulamalardan ne var?" sorusuna karşılık "Size levrek ızgara vereyim," türünden, çorbadakine benzer anlamsız diyaloglarla ve büyük çabalarla gerçekleşebildi. Çorba daha gelirken gözü alıyordu. Tam da fiyatının ucuzluğunu göz önünde tutarak, "Herhalde zerdeçal ile renklendirmişler," diye düşünürken, daha ilk kaşıkta ağzıma safran çiçeğinin tohum sapı gelince etkilendiğimi söyleyebilirim. Ayrıca çorbanın içindeki bütün deniz ürünleri çok iyi pişmişti; belli ki çorba balık kemiklerinin suyu da katılarak lezzetlendirilmişti. Doğrusu birkaç tabak balık çorbası içip, başka hiçbir şey yemeden buradan ayrılabilirdim. Aynı coşkuyu torik lakerdasında da yaşadım. Ne yazık ki deniz mahsulleri pilavı aynı ölçüde başarılı değildi. Lezzetli olmakla birlikte, pirinç taneleri birbirine yapışmış, rengi kararmış, lapa görünümdeydi. Arkadaşımın hamsisi Karadeniz usulü, kılçıkları çıkarıldıktan sonra mısır ununda çıtır çıtır kızartılmış halde servis edildi. Tattım, nefisti. Benim spesiyal tavam ise tabakta boy sırasına göre dizilmiş bir küçük mezgit, iki istavrit ve iki de tekirden oluşuyordu. Yanında, bol yeşillik ile tavada pişmiş kocaman bir balık köftesi de yer alıyordu.
TATLI DA SINIFI GEÇTİ Yemeğin üstüne ayva tatlısı ısmarladım. Bu tatlı benim için önemli bir kriterdir. Dicle Balıkçısı'nınki başarılıydı. Merdiven alınlığında Ara Güler'in çok hoş bir fotoğrafı asılıydı. Haliç'te bir zamanlar yaygın olan balık ekmek tezgâhlarından biri görüntülenmişti. Bir grup insan deniz kıyısına atılan bir masanın etrafına toplanmış, kocaman bir tavada kızartılan palamutları atıştırıyorlardı. Bugün Eminönü ve Karaköy'de balık ekmekçiler tarihe karıştı. Onların boşluğunu Dicle Balık Evi gibi ucuz ve lezzetli balık yenebilecek küçük, mütevazı lokantalar alıyor. Dicle, Kadıköy Çarşısı'nda aynı adı taşıyan büyük bir balıkçı dükkânının sahibi tarafından işletiliyor. Dolayısıyla burada her zaman taze ve çok çeşitli balık bulabilmek mümkün. Marmara kıyısında, Boğaz balıkları sunan bir lokantanın adının Dicle olmasını yadırgadım. Sebebini sordum; sahibi Malatyalıymış. Kapıdan çıkarken girişteki levhalara dikkatli bakmamış olduğuma hayıflandım. Örneğin basılı mönüde testi kebabı, çeşitli füme balıklar, tuzda balık, diyet balık yemekleri yokken o gün pişen çeşitler arasında bunların da yer aldığını çok geç fark ettim. İnşallah onları da gelecek sefere tadarım.
Deniz Erbil
|