|
|
Keşke bu kadar stratejik olmasaydık!
Farkındayım, burası bir televizyon kritik köşesi. Öyle en çetrefillisinden politik eleştirilerin yeri burası değil. Ama günlerdir baktığım dikdörtgenin orta yerinde cinayet, kan, gözyaşı, komplo teorisi, umutsuzluk, çaresizlik var. Yine uzlaşmacı bir gazeteci öldürüldü. Türkiye'nin hafifçe başını kaldırmaya heveslendiği her dönemde olduğu gibi, başımıza yine çorap örüldü. Zanlı olarak 17 yaşında bir genç, azmettirici diye de bir "ağabey" (!) yakalandı. Olan biteni anlamak, yorumlamak için uluslararası ilişkiler profesörü olmaya gerek yok. İletişim Fakültesi'nde uluslararası ilişkiler dersi almış olmama rağmen, bundan sonra yazacaklarım sade vatandaş Yüksel Aytuğ'un düşünceleridir. Önce salim kafayla düşünmek lazım: Bu cinayetten kim ya da kimler en fazla çıkar sağladı? Sözde Ermeni Soykırımı'nı meclislerinden geçirmek için "dayanak" arayan batı ülkeleri mi? Türkiye'nin tam da Kuzey Irak'a müdahale etme aşamasında olduğu süreçte gündemin değişmesini ellerini ovuşturarak izleyenler mi? Kıbrıs pazarlıklarında Türkiye'yi açık düşürmek isteyenler mi? Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler öncesinde ülkede kargaşa ortamı yaratmayı arzulayanlar mı? Benim aklıma ilk gelen, "e" şıkkı, yani; "Hepsi!.." Bu kadar büyük bir kesimin "işine yarayan" bu rezil cinayetin sorumlusu olarak "mahalle çetesini" işaret etmek, acaba yürekleri soğutur mu? Sanmam... Bu ülkede siyasi cinayetler bundan önce de işlendi, bundan sonra da ne yazık ki işlenecek. Peki neden? Yanıtı, ortaokul kitaplarında... Türkiye jeo-politik açıdan çok önemli bir ülke konumundadır. Asya'dan Avrupa'ya uzanan bir at başı gibidir. (İşte bu nedenle herkes yular vurmaya çalışıyor.) Çok önemli iki boğaza sahiptir. (İşte o yüzden herkes ilk fırsatta boğazımızı sıkmak istiyor.) Avrupa coğrafyası içinde yer alan tek Müslüman- Laik ülkedir. (Dünyanın adım adım din savaşlarına sürüklendiği bir dönemde bundan iyi arena olur mu?) Türkiye en doğusundan en batısına kadar pek çok farklı medeniyeti ve etnik grubu bünyesinde barındıran, kültürlerin buluşma noktasıdır. (Buluşma her zaman "selamlaşma" ile son bulmaz. Çoğu kez "çatışma" yaratır) İşte asıl mesele budur. Nasıl olsa hepimiz deprem bilimci kesildiğimize göre bundan sonrasını "yer bilim" örnekleriyle açıklamakta fayda var. En korkunç depremler nerede olur? Büyük tektonik tabakaların birbirleriyle karşılaştıkları, birbirlerini ittikleri, sürtüştükleri yerlerde. En büyük fay hatları da bu plakaların kesişme noktalarında ortaya çıkar. En yıkıcı kıyametler orada kopar. Türkiye hem coğrafi hem de kültürel açıdan farklı tabakaların birbiriyle karşılaştığı, birbirini ittiği, sürtündüğü yerdedir. Bu haliyle kendisi en büyük fay hattıdır. Bunca acıyı, kanı, kargaşayı gördükçe içimden ne diyorum biliyor musunuz? Keşke bu kadar stratejik öneme haiz bir ülke olmasaydık!..
|