|
|
Televizyon eleştirmeninin bir günü
Her gün özel hayatını anlatan köşe yazarlarından değilim. Bu nedenle kimi görsem aynı soruları soruyor: "Bu kadar kanalı nasıl izliyorsun? Ekibinde kaç kişi bulunuyor? Evde kaç televizyonun var?" İşte ilk ağızdan kısa yanıtlar: Günde ortalama 15 saat televizyon izliyorum. Ekibim yok, tek başımayım. Gazetedeki odamda bir, evin oturma odasında bir, yatak odasında bir ve çalışma odamda bir olmak üzere 4 televizyona sahibim. Eminim, bu manzara pek çoğunuzu hayal kırıklığına uğratmıştır. Zira sizin deyiminizle "antene kuş konsa haberi olan, hiçbir detayı kaçırmayan" bir televizyon eleştirmeninin evini NASA üssü gibi hayal edenler vardır. Örneğin salonumun bir duvarının boydan boya televizyon monitörleriyle kaplı olduğunu, işyerinde ise bir teknoloji üssünün tam ortasında bulunduğumu sanıyorlardır. Yok, vallahi öyle değil. Evdeki bir kaç televizyon ve üç beş kayıt cihazıyla bu işi hallediyorum. Zaten insan gözü ve beyni ikiden fazla hareketli objeye odaklanamıyor ne yazık ki. Yani karşımda 20 ekran olsa ne olacak? Zaten evdeki televizyonumun bana sunduğu ortalama teknoloji, istersem ekranımı 13'e bölmeme olanak sağlıyor. Ben en iyisi size bir günümü anlatayım da, durumu daha iyi anlayın.
BUKALEMUN GÖZLER 07.10 Siyam kedim Siyami'nin yatak odamın kapısı önünde yaptığı sabah serenadı ile uyanıyorum. Yüzümü yıkamadan önce televizyonu açıp, sabah programlarına bir göz atıyorum. 15 dakikalık çay ve kahvaltı molası sırasında karşımda yine açık bir televizyon var. Sol elimde sandviç, sağ elimde kalem, not alıyorum. 10.00 Eğer sabah programlarından kendimi kurtarabilirsem bu saatte işyerinde oluyorum. Bilgisayarımdan önce televizyonu açıyorum. Bir elimle klavyede yazı yazıp, diğeriyle uzaktan kumanda aleti kullanmayı öğrendim. Hatta bir gözümün bilgisayar monitörüne, diğerinin televizyon ekranına odaklanmasını bile sağladım. Bukalemun gözlerine sahip oldum ama henüz renk değiştiremiyorum. 10.45 Gece mesaim sırasında ekran başında aldığım notları bilgisayarıma geçirirken, diğer yandan gazeteleri okuyup, not almaktayım. 12.30 Görüntü taramasını bitirdikten sonra televizyon sektörünün nabzını yoklayacak telefon istihbaratlarımı yapıyorum. Bu arada neredeyse her 5 dakikada bir gelen okur telefonlarını özenle yanıtladığımı bilmem söylememe gerek var mı?
DÜZKARE YAŞAM 13.00 Günlük yazımı tamamlayıp, köşem için gerekli görsel materyali sağladıktan sonra sayfamın yapılışına nezaret ediyorum. 14.30 Köşemin son rötuşlarını tamamlayıp, baskı için "olur" verdikten sonra yeniden odamdayım. Sırada akşam uygulayacağım "izleme programını" hazırlamak var. Telefonlar yine susmuyor. Bu arada bir gözüm yine ekranda. Yedek haberleri yazmak, öğle kuşağından not almak, gelen davetleri "Vallahi bu akşam şu programı izlemem lâzım" diye nazikçe geri çevirmek, izleyici e-mail'lerini yanıtlamak tüm öğleden sonramı kapsıyor.
PEKİ YA MİSAFİRLER? 18.30 Şirketten çıkıp, ana haber bültenlerine yetişebilmek için eve koşuyorum. İçeri girdiğimde elektrik düğmesinden önce kumanda aletinin tuşuna basıyorum. Alelacele hazırladığım ya da dışarıdan sipariş verdiğim yemeği, yine televizyonun karşısında ve üzerinde mutlaka bir not defteri bulunan masada yiyorum. Bir odada izleme yapıyorsam, diğer odalardaki iki televizyon mutlaka kayıtta oluyor. İzleyemediğim programları 24.00-01.00 arasında kayıtlardan hızlıca tarıyorum. Eğer o akşam dışarıda takip etmek zorunda olduğum bir organizasyon varsa, bu kez eve döndüğüm saatten, sabahın ilk ışıklarına kadar, kaydedilmiş görüntüleri tarıyorum. Bu arada eve gelen misafirler bu tempoya alışık oldukları için olan biteni hiç yadırgamıyorlar. Ertesi gün yazımı okuyup, "Vaay, demek bizle konuşurmuş gibi yapıyor ama aslında televizyon izliyordun öyle mi?" diyen misafirlerim de artık, beynimin bir bölümüyle mutlaka izleme yaptığımı anladılar, aldırmıyorlar. Her şeyi televizyon karşısında yaptığımı öğrendiğinize göre, artık berbat aşk hayatım hakkında da iyi-kötü bir fikir sahibi olmuşsunuzdur!.. (Kız arkadaşlarım arasında bu duruma tahammül etme rekoru şimdilik 6 ay!) Siyami ise halinden çok memnun. Zira haftanın en az 6 gecesi televizyon karşısından ayrılmayan sıcak bir kucağa sahip!
...VE KABUSLARIM 02.00-07.10 Uyuyorum... Ama dinlendirici bir uyku olduğundan şüphem var. Zira rüyamda sayfa mizanpajı yapıyorum. Yazılar sürekli uzun geliyor. Ha bire kısaltıyorum. Şu başlık, fotoğrafın içine girmese ne güzel olacak! Bir de bakıyorum, kaynana Semra Hanım bize oturmaya gelmiş. Caner büfede ne kadar bardak varsa kafasında kırıyor. Oryantal Star'a katılmışım. Elbisemi çekiştirip, bacaklarımı kapatmaya çalışıyorum. Armağan Çağlayan "Neden ağda yapmadın?" diye soruyor, utanıyorum. Bir ara Siyami'yi National Geographic kanalında fil avlamaya çalışırken görüyorum... Siyami miyavlıyor, uyanıyorum. Elim kumandada. Acaba Şenay ile Müge kimi çapraz ateşe alacak? Şengül ile Ali'nin konuğu kim? Mesut bu sabah kime çakacak?.. Bir ara yüzümü de yıkamalıyım...
|