|
|
|
|
|
Bana sataşmayı bırakın ve önce gidip okuma yazma öğrenin beyler!
|
|
Vatan Gazetesi'nin cumartesi günleri yayınlanan ve adı "Bizim Kahve" olan ismiyle müsemma kıraathane ilâvesi, son iki haftadır bensiz edemiyor. Geçen hafta tarihçi oldukları kendilerinden menkul kişilerden görüş alarak benim "tarihi magazinleştirdiğimi" iddia eden mâlum kıraathane varakpâresi ("varakpâre" diye bir işe yaramayan, lüzumsuz kâğıt parçasına derler), hafta başında yayınladığım Hodri meydan!" yazıma dün de cevap yetiştirmeye çalışmış. Bu defa bir gazetenin ilâvesinde çalışırken başka grup için tarih dergisi yayınlamaya heveslenen bir amatör, benim tarihi magazinleştirmediğimi, aksine "avamlaştırdığımı" söylemiş. Sonra, daha büyük bir ahkâm kesmiş! "Bunun altında bir amaç vardır. Ya dikkat çekmek için, ya da bir şeyin üstünü örtbas etmek için tarih avamlaştırılır". Bir zamanların eski tüfeklerinden olan bu zatın, bundan 30 küsur sene önce ideoloji gereği kaptığı şüphe" ve "haset" virüsünün etkisinden hâlâ kurtulamadığı sözlerinden belli oluyor. Tarih yayıncılığındaki başarısının kanıtı çıkarttığı derginin birkaç yüzü geçmeyen tirajıdır, üslubu ise bırakın bilimsel yahut avam olmasını, tam mânâsıyla mahalle! Kıraathane varakpâresi, geçen hafta beni değerlendirmeye çalıştığı iki kişiyi, mütekaid bir müze müdürüyle kartpostal yazarını da cevap yetiştirmeye teşvik etmiş. Mütekaid müdür Grekçe bildiğini iddia etmiş, bir internet sitesinin koordinatörü olduğunu ve gazetecilikte beni 40'a katlayacağını üfürmüş.
BENDE
CEVAP ÇOOOK! Mütekaid müzeciye Osmanlı Tarihi'nden bahsettiğimizi, bu tarihin kaynaklarının Grekçe değil, Osmanlıca olduğunu, üstelik Türkiye'de Grekçe elyazmalarını okuyabilecek kendisi dahil tek bir bilimadamının bile vârolmadığını hatırlatacağım ama anlamayacak! Zira, emeklilik oyuncağı diye bir internet sitesi edinip gazetecilikte beni 40'a katladığını söylemeye cür'et eden mütekaidin anlayış problemi olduğu belli. Belki de damar sertliğidir, kimbilir? Kıraathane varakpâresi, eski tüfeklerle ve solcularla da yetinmeyip kartpostal yazarına bile bana cevap yetiştirtmiş. Kartpostalcı, "yazdığını" ileri sürdüğü yeni 'kitabı' dolayısıyla meşguliyetini ileri sürmüş, yazdığının reklamını da ihmal etmemiş ve "Polemiğe giremem, beni bu işlere dahil etmeyin" buyurmuş. Üstad haklı! Önünde herbirine ayrı birer hikâye yakıştırıp "tarih" diye ortaya sürmeye çalışacağı yüzlerce eski kartpostal bekliyor, vakti yok! Kıraathane varakpâresinin evet efendimciliğini yapan zevâta tekrar söylüyorum: Osmanlı Tarihi'nden bahsediyoruz beyler! Osmanlıca okuma yazmanız varsa karşıma çıkın, ümmi olmadığınızı ispat edin ve hakkımda ondan sonra konuşun. Bunu yapmaya cesaretiniz yoksa susup oturun ve hasud (hased eden, kıskanç demektir) yorumları bırakın ve yolunuza gidin. Bende size verilecek cevap çook!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|