|
|
|
Gül hakkındaki gensoru reddedildi
TBMM Genel Kurulu, Anavatan Partisi'nin "mevcut dış politika sonucunda Türkiye'nin milli bütünlüğünü tehdit noktasına taşıyıp, görev ve sorumluluğunu yerine getirmediği' gerekçesi ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül hakkında verdiği gensoruyu reddetti.
Başbakan Erdoğan da Genel Kurul'a gelip, Gül'e destek verdi. Erdoğan, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicholas Burns'ü görüşmesi öncesi 40 dakika genel kurul sona erene kadar bekletti. Gül'ü Meclis'te oğlu Mehmet Emre Gül de yalnız bırakmadı.
Görüşmelerde muhalefetin eleştirileri, Kıbrıs, AB, sözde Ermeni soykırımı ve Irak'ta yoğunlaştı. Gül, soru ve eleştirilere yanıt verirken muhalefet milletvekilleri sık sık laf attı. Buna sinirlenen Gül,"Ben sinirlenince daha iyi konuşurum onu söyleyeyim size" dedi.
Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisi ve diğer bakanların yurt dışında nasıl kabul gördüğünün, ''herkesin dilinde destan olduğunu'' söyledi.
Gül, kendisi hakkında verilen gensoru önergesinin TBMM Genel Kurulundaki görüşmelerinde yaptığı konuşmada, gensorunun, denetimin bir parçası ve anayasal mekanizma olduğunu söyledi.
Bu konuda gerekli dikkati gösterdiklerini, gensoru verenlerin de aynı şeyi yapması gerektiğini belirten Gül, ''Konuşmamda, arkadaşlarla hamaset yarışına girmeyeceğim'' dedi.
Gül, konuşulanların, şaka değil, milletin geleceğiyle ilgili konular olduğunu belirterek, bu konuda sorumlu hareket etmeleri gerektiğini vurguladı.
Verilen gensoru önergesini saygıyla karşıladığını dile getiren Gül, bunu, yapılanları anlatmak açısından fırsat olarak gördüğünü kaydetti.
Gül, Türkiye'nin, 4-5 yıl önce dünyadaki profili ile bugünkü algılanmasının hatırlanmasını istedi. Gül, Türkiye'nin daha önce Avrupa ve ABD basınında karamsar ve kriz tablolarıyla, bugün ise başarılarıyla gündeme geldiğini kaydetti.
''HERKESİN DİLİNDE DESTAN''
Daha önce Türkiye'ye gelenlerin muhatap bulamadığını kaydeden Gül, ''Belki de o yüzden gelmek istemezlerdi'' dedi. Gül, Rusya, Suriye ve Suudi Arabistan'dan ilk kez bir devlet başkanının, Avrupa Komisyonu Başkanının Türkiye'ye geldiğini anlattı.
Bakan Gül, Açe'den Darfur'a kadar Türkiye'nin konuşulmaya, Türk bayrağının dalgalanmaya başlandığını vurguladı.
''Başbakanımızın, benim, bakan arkadaşlarımızın dışarıda nasıl kabul gördükleri, herkesin dilinde destandır'' diyen Gül, Türkiye'nin propagandasının, hiçbir dönemde olmadığı kadar fazla yapıldığını kaydetti. Gül, ABD Başkanının bile Dolmabahçe'de cami önünde durma ihtiyacı hissettiğini söyledi.
''Türkiye krizler içinde, itibarsız ülke olsaydı, kimse Türkiye'ye koşarak gelmezdi'' diyen Gül, herkesin Türkiye ile beraber olmaya çaba harcadığını vurguladı.
''BİZDEN ÖNCEKİ FIRSATLAR KAÇIRILDI''
Abdullah Gül, AB'ye üyelik sürecine de yer verdiği konuşmasında, şöyle devam etti:
''Bazen öyle manzara çiziliyor ki; AB ile müzakereler başladı, birçok faslı açtık, kapattık, AK Parti geldi işleri geriye götürdü... Bizden önce Türkiye sadece adaydı, ancak her şey sanal ortamdaydı. Rayına oturmuş, karşılıklı onaylanmış bir ilişki yoktu. Bizden önce çok büyük fırsatlar vardı, bunlar partileriniz tarafından kaçırılmıştır. Avrupa'da çok daha iyi konjonktörün olduğu dönemde, Türkiye içindeki görevlerimizi yapmadığımız için o fırsatları kaçırdık.Bulgaristan ve Romanya AB'ye tabii girer. Çünkü sizin iktidarınızda onlar müzakerelere başladılar, mesafe aldılar. Eski komünist, sosyalist ülkeler bile evlerinin içini düzene koydular, ülkelerini daha çok demokratik yaptılar.''
AB'nin, yapılan propagandalar sonucunda AK Parti'nin Türkiye'yi AB'den alacağını sandığını belirten Gül, reform paketleriyle Türkiye'nin, evinin içini düzene koymaya çalıştığını kaydetti.
Gül, 17 Aralık 2004'te Türkiye ile katılım müzakerelerinin başlaması kararı alındığını anımsatarak, Türkiye ile AB ilişkilerinde Kıbrıs söz konusu olduğunda, Türkiye'nin hukukunun ilk kez yazılı olarak zapturapt altına alındığını kaydetti.
|