Müdahale ancak 1959 senaryosunda olur
Saddam döneminde Kerkük'te Türkmenler inim inim inlerken Ankara'da kimse gıkını çıkarmamıştı. Saddam döneminde yapılan Irak nüfus sayımları, hep gizli tutuldu. Kerkük'te yüzyıllar boyu kent içi Türkmen, civar köy ve mezralarda Kürt nüfusun egemen olduğunu biliyoruz. 1930'larda Türkmenler şehirli ve zengin, Kürtler kırsaldı. 1957 nüfus sayımında Türkmenler yüzde 40, Kürtler yüzde 35'di. 1970'lerden itibaren Saddam rejimi Kerkük'te ağır bir "Araplaşma" politikası izledi. Hedef Türkler ve Kürtlerdi. Sayısız Arap yerleştirildi; Türkmen ve Kürtler göçe zorlandı; isimleri değiştirildi; mal alıp satmalarına izin verilmedi. Türkmenler, kimlik değiştirmedikleri sürece partilerde, devlet dairelerinde, hastanelerde, iş bulamadı. Başbakanken Süleyman Demirel'in Bağdat gezisi öncesinde, Saddam Hüseyin "ibreti alem" olsun diye Kerkük'teki Türkmen cemaatinin önde gelen isimlerinden 11 kişiyi bir gecede astı. Ankara'dan "tıs" çıkmadı. Yıllar boyu analar sessizce ağladı; evlerinde gizlice Türkçe öğretti. "Altın Hızma Mülayim", Kerkük türkülerinin en güzeli, ancak en acılısı değildir. Kerkük'ün bütün türkülerinde acı bir tat, dar sokaklarında fakirleşmiş bir hüzün vardır. (Evet ben o sokaklarda dolaştım; sokak aralarında ailelerle konuştum.) Saddam döneminde petrol hakkını, tarihi bağını, insani refleksini donduran Ankara, nedense yıllar sonra Türkmen soydaşlarını hatırladı. ABD Saddam'a karşı Irak muhalefeti ve Kürtleri örgütledikçe, Ankara bu grubun içine Türkmenleri kattı. Ama gerçekten Türkmen davasına bağlılığından değil, Kürt hareketini sabote etme isteğinden. 1995'ten itibaren Ankara'nın Iraklı Türkmenleri örgütleme çabası, Cumhuriyet tarihinin en başarısız dış operasyonlarındandır. Türkmen örgütlerinin başına Irak değil Ankara'da oturan ve talimatla yönetilen yöneticiler atandı; Türkmenlerin her muhalefet toplantısında Bağdat'ı kızdırmamak için talimatla hareket etmesi sağlandı; Türkmen nüfusunun yüzde 40'ına denk düşen Şii Türkmenler tamamen dışlandı; Türkmenlere "Iraklı vatanperverler" gibi değil, Amerikalı ve Kürtler arasına yerleştirilen "ajan" muamelesi yapıldı. Sonuçta biz de kaybettik, Türkmenler de. Buraya kadarki kızgınlığım, Kerkük'e Erbil'e gitmiş, Türkmenlerin acısını yürekten hisseden birinin isyanıdır. Peki bundan sonra ne olacak? Hamaset nutuklarına karşın, Ankara'da Kerkük'e yönelik gerçek bir müdahale hazırlığı yok. Olay CHP ve AK Parti arasında tırmanan bir milliyetçilik yarışından ibaret. Hükümet de CHP de salı günkü gizli oturumda Kerkük'e müdahaleye zemin hazırlayacak bir "tezkere" beklentisi içinde değil. Zaten 1926'da Irak'ın bağımsızlığını ilan etmesiyle Kerkük'teki egemenlik haklarını yitiren Ankara için, müdahalenin hukuki bir zemini yok. Kıbrıs'taki "garantörlük statüsü" benzeri bir hak söz konusu değil. Misak-ı Milli, uluslararası hukukta geçerliliği olmayan bir belge. 2007 itibariyle, Kerkük, başka bir ülkenin sınırları içinde. Kısacası Meclis oturumlarından "müdahale" kararı bekleyenler, yanılıyor. Türkiye'nin Kerkük'e müdahale etmesi, ancak ve ancak bir senaryo dahilinde olabilir. O da kentteki Türkmen nüfusa yönelik bir "katliam" ya da "etnik temizlik" girişimi. 1959'da Kerkük'te Türkmenlere yönelik dehşet bir katliam girişimi yaşanmıştı. Irak Komünist Partisi'nin başlattığı ayaklanmada, Kürt ve Arap tetikçiler, sokaklarda Türkmenler aleyhine sloganlar atıp evleri bastı, yakaladıklarını arabaların arkasında sürükleyip direklere astı. O zaman Türkiye 3 gün boyunca seyretti. Umarım bundan sonra farklı olur.
|