Marka şehirler turizmi sıçratır mı?
Çeşitli nedenlerle Türkiye'nin şehirlerini gezme ve inceleme fırsatı buluyor, gözlem ve düşüncelerimizi zaman zaman aktarıyoruz. Bazı şehirler kurtuluşu tarımda, pek çoğu sanayide, bazıları da turizmde buluyor. Tabii ticaret sektörünü reddeden şehir yok. Ancak bazı şehirler de başıboş kalmış, nereye gideceğini bile tartışmıyor, geri kalmış, yıldızı sönmüş. Bazıları belli bir yola girmiş ve başarı elde etmiş. Antalya, Kayseri, Gaziantep, Konya, Denizli, Muğla, Kocaeli gibi. İstanbul, İzmir ve Bursa gibi şehirler ise süpermarket gibi, sanayide de, ticarette de, turizmde de, tarımda da var. Yeni bir kalkınma yöntem ve kurumu olarak kalkınma ajanslarının devreye girmesi de önemli. Ağırlıklı olarak yerel güçlerin katılımıyla kentin ekonomideki hedefini belirlemek, ona ulaşmanın yöntemini tayin etmek, bu konuda teşvik vermek, şehirlere daha kısa sürede başarıyı getirebilecek. Yatırımları artırabilecek. Mersin ve Adana için Çukurova Kalkınma Ajansı'ndan sonra İzmir Kalkınma Ajansı'nın faaliyete geçmesi bu bakımdan ilk örnekleri oluşturuyor. Geriye kalan 24 kalkınma ajansının da süratle devreye alınmasında büyük yarar var. - Kilit sektör - Şehirlerin turizm sektöründe gelişmesini sağlamak ve potansiyelini değerlendirmek amacıyla "marka şehir" yaratılması önerisi de önemli. Hem bazı şehirleri kalkındırmak hem de giderek turizm sektöründeki tıkanıklığın aşılması açısından. Turizm belki de en az ithalat yapılarak gerçekleştirilen bir hizmet ihracı olduğundan ve Türkiye'ye net döviz kazandırdığından dolayı, dış açığın kontrol altına alınmasında kilit rol oynayabilir. Bu nedenle getirilen yeni öneriyi TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, AvrupaTürkiye Turizm İş Konseyi Başkanı Hüseyin Baraner ve marka şehir önerisini yapan Brand Assist Genel Müdürü Muhterem İlgüner ile konuştum. Türizmde marka şehir olmanın belli koşulları var. Nitelikli nüfus, fiziki altyapı ve nitelikli girişimci, kültür, tarih, doğal güzellik gibi. - Sektör ne diyor? - Bu görüşmelerden çıkarımlarımı şu noktalarda toplayabilirim: - Dünyada trendleri ve markaları izleyen, harcama gücüne sahip 1.5 milyar insan var. Bu insanlar kendilerine yakın ve kendisi de marka olmuş şehirlerde, yerlerde tatil yapıyor. Bazı ülkelerde bazı şehirleri uluslararası marka yapmak ülkeyi marka yapmaktan daha kolay. Dünyada bu tip 25-30 şehir sayılabilir. - Türkiye de bu marka ormanına önce bazı şehirleriyle katılabilir. Tabii en başta İstanbul olarak... 10 bin yıllık çok renkli bir tarihi, insan ve kültürel mozayiği ile İstanbul zaten markalaşma yönünde ilerliyor. Başaran Ulusoy'a göre, "Dünyada Türkiye denince akla ilk önce Atatürk ve İstanbul geliyor. İstanbul'u ayağa kaldıralım, Türkiye'yi uçururuz. İstanbul zaten markaların birleştiği bir şehirdir. Efes'in de katkısıyla İzmir, Kütahya, Urfa, Kars da markalaşmaya yatkın diğer şehirlerdir. Bu konuda devlete, sivil toplum kuruluşlarına ve yerel yönetimlere görev düşüyor." - Hüseyin Baraner'e göre de "İstanbul dünyada marka şehirler arasında ilk 5'e girmeye adaydır. Bu anlamda Türkiye'nin baş markasıdır. Bunun yanına alt markalar konulabilir. En yakın aday 35-40 milyar Euro'luk altyapı yatırımı yapan Antalya'dır. Onu denizin sevdiği şehirlerin başında gelen Bodrum izleyebilir. Kapadokya bölgesel olarak bir marka haline getirilebilir. Mardin de çevresi ile kültür turizmine ve markalaşmaya çok elverişli." - Muhterem İlgüner de kenti marka yapmak için çıkar guruplarının bir araya gelmesi ve ortak aklın ortaya çıkmasını çok önemsiyor ve ekliyor: "Türkiye sepetini farklı zenginliklerden oluşan büyük bir sepete dönüştürmek mümkün. Bu yolla farklı şehirlerden farklı zenginlikler elde edilmesine de ortam hazırlanmış olur." - Atılımın önemi - Cari açığı kontrol altına almak, ekonominin en önemli dört sektöründen birini canlı tutmak ve büyütmek için, turizmde yeni sıçrama yapmak gerekiyor. Bunun için de yeni yöntem, yeni yatırım ve yeni stratejilerin yürürlüğe konulması zorunlu. Belki de, Türkiye'nin orta ve uzun vadede rekabet gücünü koruyacağı, hatta artıracağı tek veya iki sektörden biri turizm. - Sonuç - "Değerli olan yeni, yeni olan değerlidir" Daniel Webster
|