|
|
|
|
|
|
|
'Plaka kısıtlaması yapılmalı'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da trafikteki plaka sayısının 2,5 milyon gibi çok yüksek bir rakamda olduğunu söyledi. Erdoğan bu konuya yönelik olarak bir teklif ortaya koyarak, plaka sayısının 2 milyona indirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, Kızılay'ın hayata geçireceği "Afet Zararlarını Azaltma ve Toplumu Harekete Geçirme Projesi"nin tanıtım toplantısına katıldı.
Erdoğan burada yaptığı konuşmada, büyükşehirlerin yaşadığı göç sorunu ile ilgili bir değerlendirmede bulundu. İstanbul'a yaşanan göç sonrası nüfusunun arttığına, gecekondulaşmanın arttığına ve trafiğin içinden çıkılmaz bir hale geldiğine değinen Erdoğan, büyükşehir belediye başkanlığı döneminde hayata geçirmek istediği bir projeyi hatırlattı.
Başbakan
Erdoğan şunları söyledi; "1995'te 'İstanbul'a vize uygulaması yapılmalı' dediğimizde beni topa tuttular. Bundan dolayı beni tefe koyacaklar.Belki bundan dolayı beni oy kaybına mahkum etmek isteyecekler olabilir. Ben bunu söylemek zorundayım. İstanbula her gün 600-700 araç giriyor. Ben diyorumki; İstanbul için belki de plaka sayısını belirleyerek dondurmamız lazım. Yani İstanbul'a plaka sayısı kadar araba girmelidir. Şu anda İstanbul'da 2,5 milyon plaka var.2,5 milyon İstanbul'a fazla. Ne olacak? Bunu 2 milyona indireceğiz. Eğer bizim ulaşım altyapımız 2 milyon diyorsa 2 milyon olmalı. Bundan sonra yeni bir ilave araç İstanbul'a giremeyecek. Girmek istiyorsa ne olacak. Ulaşım altyapısı güçlendikçe, şehir tedbirlerini aldıkça. Aşılabildiğince bu sayı artar. Aksi takdirde vatandaşlar plakası olandan plaka alacak. Plaka sahibi aracını yenileyecekse, arabasını farklı illerde satışa çıkaracak. Bunu İstanbul için yapmak zorundayız. Eğer İstanbul'u seviyorsak eğer Türkiye'yi seviyorsak. Bizim buna ihtiyacımız var. İstanbul bizim vizyon şehrimiz. Dünyanın neresine giderseniz gidin İstanbul'la farklı bir puan kazanırsınız. Londra ve Tokya bunun değişik uygulamasını yapıyor. Biz de yapmalıyız. Ulaşım altyapımız geliştikçe farklı adımlar atılabilir o ayrı mesele. Şu anda bizim böyle bir adıma ihtiyacımız var. Ben söylüyorum. Bunun alt yapısını kim oluşturacak? Medya oluşturacak, sivil toplum örgütleri oluşturacak. Halkım buna inanacak, inanırsa ben bunun adımını atarım. İstenmezse ben bunu cebri olarak yapamam. Niye? Biz demokrasiyiz. Otoriter ve totaliter bir rejimin içerisinde değiliz. Böyle bir sürecin içerisinde olmuş olsak iş o zaman kolay. Ama demokraside yaklaşım tarzı farklıdır."
KUVVETLER AYRILIĞI PRENSİBİNDEN DESTEKLENEREK YAPILAN KAÇAK BİNALAR VAR
Başbakan Erdoğan, büyükşehirlerdeki gecekondu sorununa da işaret etti. Gecekonduların vatandaşların rızası ile yıkılması gerektiğine işaret eden Erdoğan, "Halkımızı mağdur etmeden, satır kazma ile üzerine yürünmeden yapılmalı. Ankara Esenboğa'da yapılan yıkım gibi. İstanbul'da da bunu yapalım yapalım ki daha güvenle yaşayalım. Yarın sabah ne olur endişesini taşamayalım." şeklinde konuştu.
Artık İstanbul'da kaçak yapılaşmanın, gecekondulaşmanın olmadığına dikkat çeken Erdoğan, kendi belediye başkanlığı döneminden bir binayı örnek vererek kaçak yapılaşma ile ilgili sitemde bulundu. Erdoğan, İstanbul'da büyük tartışmalara neden olan kaçak bir binayı kastederek şunları söyledi; "Şehrin en önemli noktasında kaçak bina var. Ülkemizde kuvvetler ayrılığı prensibi var ya. Bu ülkede kuvvetler ayrılığı prensibinden desteklenerek yapılmış binalar var. Bundan güç alarak bu adımlar atılmıştır. Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde ilçe belediye başkanı ile böyle bir binayı yıkmaya gittiğimde hemen bir saat içerisinde, dozeri dayadık bir saat içerisinde yargı kararı çıktı. Ama her türlü akıl sahibi insan biliyordu ki; bu bina kaçaktır. Bu bina buraya uygun değildir. Medya bunu köşelerinde yazdığı halde bu bina orada kalmıştır. Bunu söylediğiniz zaman 'Ne diyor bu adam' deniliyor."
DEPREMİN FATURASINI ALLAH'A KESENLER OLDU
Afatlerin "Doğal" olarak tanımlanmasına karşı çıkan Erdoğan, afetin adının böyle kullanılması sanki alınacak tedbir yokmuş izlenimi verdiğini kaydetti.
Çürük bina yapılması durumunda başa gelecek felakete doğal afet denilemeyeceğini belirten Erdoğan, "Gölcük'te, Düzce'de bütün o felaketin faturasını Allah'a kestiler. Allah kuluna zulmeder mi? Atalarımızın güzel bir sözü var; Hiç kuluna zulmeder mi Mevlası kulun çektiğidir hep cezası. Mevla Rahman'dır, Rahim'dir. Niye zulmetsin? Biz tedbirlerimizi aldık mı? Bu konuda adımlarımızı attık mı? Yok. Allah bize aklı verdi. Allah bize 'oku' emriyle hitap etti. Biz bu ilmi bu yolda kullanacağız. Çamurlu bir zemine bir bina inşa etmeye kalkışırkasınız eninde sonunda karşılaşacağınız tablo felaket olur. Dere yatağı üzerine gelip de mahalle kurarsanız, ormanı yakıp talan ederseniz günün birinde tabiatın hışmına uğramanız kaçınılmaz olur." ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından tüm mal varlığını Kızılay'a bağışlayan Kadriye Altınoku isimli kadına bir plaket verdi. Erdoğan plaketi verirken yaşlı kadınnı elini öptü. Erdoğan daha sonra öğrencilerle fotoğraf çektirdi. Bu arada Erdoğan salona girmeden önce Kızılay'ın bağış kutusuna bir miktar para bıraktı.
CHA
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|