|
|
'Cansu Dere ve Mehmet Akif yüzümü kara çıkarmadı'
- Yola çıkarken iddialı bir dizi olacağını tahmin ediyor muydunuz? - Ben iddia sevmem, iddialı olmayı hiç sevmem. Öyle olmaya çabalayanları da tuhaf bulurum açıkçası. "İnsanlar yeryüzünde plan program yaparken, yukarıdan Allah gülermiş," derler. Neyin iddiası, sonuçta bir dizi yapıyoruz. Ben bir tek şeye inanıyor, ekibime de her zaman onu söylüyorum: Yeter ki kendi işimizi iyi yapalım, arkasında durabilelim, yaptığımız işten utanmayalım, mutsuz olmayalım. Bir tek o önemli. Sonuçta dünyayı kurtaracak bir genetik formül bulmuyoruz. Bir doktor tek başına günde iki, üç hayat kurtarırken bizim gerin gerin gerinmemiz, yaptığımız işi mesele haline getirmemiz komik olur.
-
Başrolleri oyunculukta daha kendini kanıtlamamış iki isme teslim ettiniz, neden? - Ben onlara güvendim. Bir kere Cansu'yu (Dere) çok beğeniyordum. Sinematografisi çok sağlam, oyunculuğu da gelişmeye çok açık. Mehmet Akif'i (Alakurt) de görür görmez "O Boran Ağa," dedim. Zaten ikisi de yüzümü kara çıkarmadılar ve bence birçok genç oyuncuya da örnek oluyorlar. Kendime ve hikâyenin gücüne de güvendim yeni isimler seçerken. Ayrıca Menderes Samancılar ve Zeynep Eronat gibi tecrübeli ve müthiş oyuncuların desteği de benim için çok değerliydi tabii.
- Sizin saçınızda da görüyorum, Sıla'nın da saçının bir bölümünü örüp taktığı altınlar şu aralar çok moda. Bu da yöreye has bir şey değil mi? - Evet, hatta bütün saçını tek tek örüp altın takanlar olurmuş. Midyat'ta bir restoran sahibi Ebru diye bir arkadaşımız var, ilk o benim saçıma taktı bunları. Çok hoşumuza gidince, dizide Sıla'ya da taktık. Sıla'dan sonra saçlarını böyle yapanlar olduğunu ben de duydum. Mardin'de bir kuyumcu var, ona sürekli siparişler geliyormuş. Hatta sadece İstanbul'dan değil, İsveç, Almanya'dan bile isteyenler oluyormuş. Bu da hoşuma gidiyor tabii.
|