| |
|
|
Devlet ana
30 yıl önceydi. İkisi de Ankara'da, aynı kamu kurumunda çalışıyorlardı. Birbirlerini sevdiler, evlendiler. Ankara'da, Başkent Hastanesi'nde yatan Gülderen Taşar dün dedi ki: - Kader böyle imiş... Mustafam'dan böyle mi ayrılacaktım?
Gelen giden, arayıp soran çok. "Kazada yol hatasının payı büyük... Dava açmalısınız" diyen de çok. Gülderen Hanım'ın tepkisi: - Devleti dava etmek bize yakışmaz... Mustafam'ın kemikleri sızlar... Ben ve çocuklarım devletle davalı olamayız, devlete ancak saygı duyarız.
** Gülderen Taşar "kaza sonrası telsiz konuşmalarını" hatırlıyor. Telsizde bir görevli, diğerine "kaza noktasını" soruyor. Gelen yanıt "malum yer" oluyor. Gülderen Hanım: - Mustafam' ın kaderi buymuş... Orada olmasa belki evde ayağı kayıp, ölecekti... Ama herkes düşünsün, bize gelen başkasına gelmesin, yolda bir kusur varsa, düzeltilsin.
Ve "Gonca..." Gülderen Hanım'ın deyimiyle "Mustafa' nın ruh ikizi." Giderek iyeleşiyor ama... Babasının ölümünü henüz bilmiyor.
Gonca, odasına giren annesinin ellerini öpüyor, öpüyor, öpüyor: - Anneciğim... Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmazmış. Gözyaşları birbirine karışıyor: - Anneciğim, birlikten kuvvet doğar... Birbirimize sahip çıkalım.
Doktorlara göre "Gonca' nın beyni, bilinci konusunda endişe edecek bir şey yok." Annesine göre "bazı şeyler belki Gonca'nın içine doğuyor."
Mustafa Taşar herkesle barışıktı. Espriliydi, örgütçüydü, heyecanlıydı. Seveni çoktu. Dün Gülderen Hanım'la zaman tünelinde bir gezinti yaptık. Ortak anıları paylaştık. Vedalaşırken dedi ki: - 3 şey var... Bir, sayın Mehmet Haberal... Bizim için parçalanıyor, Allah razı olsun... İki Afyon Devlet Hastanesi... Üç, Afyon 112... Anında yetiştiler... Ama ne olur Mehmet Haberal' a teşekkürlerimi söyleyin.
Ve son... Gülderen Hanım "Mustafa' yı tanırdınız" dedi: - Devleti dava etmemi ister miydi?... Devletime, ülkeme canım feda... Hiç devletimi mahkemeye verir miyim?.. Devlet benim anamdır, babamdır.
|