|
|
|
|
|
'Gurban olam aslanına gaplanına!'
|
|
Dünyada artık fiction değil non-fiction yani gerçek olay ve kişileri anlatan eserler yükselişte. Bunun için belgeseller hiçbir zaman olmadığı kadar önemli. Peki Türkiye'de belgesel yapılıyor mu?
Belgesel bağımlısıyım. Dalga geçmeyin. Anketlerde "Belgesel izliyoruz ailecek," deyip gerçekte Televole'yi yalayıp yutanlardan değilim. Beni latant televoleci sananlar varsa işte açıklaması: Haberleri izliyorum, biliyorsam da oradan biliyorum. En çok izlediğim kanal National Geographic. Hayvanların anne karnındaki gelişim sürecini anlatan bir belgesele kafayı taktım. Yunusların gelişim sürecinde ayaklarının geliştiğini ve sonra bunların yok olduğunu biliyor muydunuz? Son olarak kraliçe sırtlanı seyrettim, sırtlanların hastası oldum. İğrenç falan demeyin sevgili okurlar, acayip şerefsiz bir hayvan bu, belgeseli ikinci kez seyretseniz eve alıp beslersiniz. Discovery Channel da iyi hoş, ama artık ne zaman açsam besili tipler ha babam motosiklet ve araba yapıyor. Bazen izleniyor tamam, ama Amerikan tosunları diye de belgesel olmaz ya. Ya da ismi her neyse... Crime and Investigation ve Zone Reality'ye ara sıra bakıyorum. Cinayet hadiseleri ve çözümleri bir yere kadar. Ben aslan/kaplancıyım sizin anlayacağınız. Gurban olam aslanına gaplanına hatta... Ha, bir de İz TV var. Türk belgesel kanalı. Evet, çok iyi niyetli bir kanal. Evet, iyi fikirler geliştirmişler. Evet, kimi zaman oturup ilgiyle izleniyor. Ve evet, belgeseller çok kötü. TRT'de Anadolu'da köy köy dolaşan muhabirler kımıl zararlılarından tutun da köydeki kına gecelerine kadar çeşitli konularda programlar hazırlar, ben de bunları büyük bir ilgiyle izlerdim. Hâlâ da bulsam çayımı koyar izlerim. TRT estetiğiyle Anadolu estetiğini buluşturan bu yapımlar çirkindir, ama tarzları vardır. Severim.
KURGUSUZ
BELGESEL OLMAZ Bunlar onlardan kötü. Kanalın başında bildiğim kadarıyla Coşkun Aral var. Kendisi çok başarılı ve tecrübeli bir gazeteci, fotoğrafçı ve haberci. Ama üzgünüm, bu yetenekleri onu iyi bir belgeselci yapmıyor. Sponsor yok, tesis yok gibi cümleler kurmadan önce bir dinleyin. Türk belgeselleri neden kötü size söyleyeyim mi? Çünkü hiçbirinde kurgu yok. Kurgu için sponsora ihtiyacınız var mı? Hayır. Bir hafta durmadan National ya da Discovery izleyen biri kurgu hakkında bir fikir edinebilir. Bırakın hepsini, Kaptan Cousteau da mı izlemediniz hiç ey Türk belgeselcileri? Üstelik artık kurgu dizüstü bilgisayarda yapılıyor. Dev tesislere falan gerek yok. Ha kurgu var bazen; doğrusal bir zaman çizgisi... "Şimdi elimizi yıkıyoruz, şimdi yemek yiyoruz, şimdi yolumuzu bilmem ne köyüne çeviriyoruz." Peki ama neden? Orada ne var? Çoğu zaman bir şey olmuyor o köyde. Sadece yolumuz oradan geçiyor. Çekimler yapılmadan önce "Biz şunu şöyle anlatalım, onun için şuralara çekime gidelim," tarzı bir ön çalışma yok. Bir öngörü yok. İyi niyetli bir arkadaşa kamerayı verelim, bir de araba firmasından araç alırız belki, o gitsin dolaşsın çeksin, biz de üstüne okuruz. Al sana belgesel. Bir turistin gidebileceği yerlere gidip yaptıklarını yapmakla belgesel programı hazırlanmıyor. Gezi programı bile hazırlanmıyor. Ayrıca böyle bir kurguyla ve mantıkla nereye giderseniz gidin, ne yaparsanız yapın insanlara seyrettirmeniz mümkün değil. Bilemiyorum belki de Batı'daki kadar tutkulu insanlar yok bizde. Kimse hayatının 10 yılını yunuslarla geçirmek istemiyor, kimse bir sırtlanın peşinden üç yıl koşmuyor. "Ha, bu mu kaldı şimdi eksik?'' diyeceksiniz. Evet, efendim. Bu kaldı. Bu bir toplumda çok büyük bir eksiklik. Tutkusuz insanlar topluluğu olduğumuzda "Gurban olam ayına yıldızına," oluyor işte. Oy almak bu kadar basit. Oy vermek bu kadar basit. Başka bir vaade, hizmete gerek yok. Gurban olana, oy verem ben!
KOYUNLAR NASIL GÜDÜLÜYOR? Dünyada artık fiction (kurmaca, misal roman) değil non-fiction (gerçeği, gerçek olay ve kişileri anlatan) eserler yükselişte. Bakın Borat filmi en yakın örnek. Gerçekliğini kendi yaratıyor. Belgeseller ve belgeselcilik hiçbir zaman olmadığı kadar önemli artık. İlla bilimsel olması gerekmiyor üstelik. Artık insanlar gerçek insanlar ve hikâyeleri görmek istiyor. Türkiye'nin genç sinemacıları, televizyoncuları ve yaratıcı beyinleri, artık Can Dündar tarzı 'romantik seslendirme' belgesellerinden ve Coşkun Aral tarzı çek çek üzerine konuş görüntülerinden daha iyisini yapmak zorunda. Türkiye'de anlatacak hikâye çok. Hatta hiçbir şey daha doğru dürüstü anlatılmadı. Yakında seçim var. Hadi bir seçim belgeseli yapın. Kim neye oy veriyor, partiler nasıl örgütleniyor? Koyunlar nasıl güdülüyor? Bak koyun falan da var, tam doğa belgeseli. Girin aralarına, bize gerçekleri anlatın.
|
|
|
|
|
|
|
|
|