Lokmacı Köprüsü
"Yapın" diye, kim verdi parayı? Türkiye. "Yıkın" diye, kim verdi parayı? Avrupa Birliği.
Hadiseyi kavramak için başkaca soru ve cevaba gerek yok bana göre.
Ama çok kısa bir köşe yazısı olur bu haliyle... Malum, köşe dediğin uzun olur... Ne yapmalı? Çekelim kelimelerin ucundan biraz, uzasın madem.
Niye yapıldı bu köprü? Rumlar geçsin diye. Geçtiler mi? Geçmediler. Niye yıkıldı bu köprü? Rumlar geçsin diye. Geçiyorlar mı? Geçmiyorlar. E aferin o zaman. Yalakalık hatırası yanımıza kâr kaldı en azından.
Nerede bu Lokmacı? Lefkoşa'da. Şu soru sorulmuyor mesela... Lefkoşa'da kapı yok mu? Öyle ya... Öyle bir hava estiriliyor ki, sanırsın orada kapı mapı yok... Mutlaka açılmalı! Peki gerçek ne? Bir değil, iki gerçek var. Çünkü Lefkoşa'da iki kapı zaten var. Biri, Ledra Palas, yayalar için, açık... Biri, Metehan, otomobiller için, açık... Bunlar söylenmediği için, hiç kimsenin aklına şu soru da gelmiyor doğal olarak... Zaten açık olan iki tane kapıdan geçmiyorsa adam, üçüncü kapıdan neden geçsin kardeşim? Dar mı öbürleri?
Ve, deniyor ki... Lokmacı esnafı zor durumda. Eğer buysa sorun... Kolay. Paraya sıkıştılarsa, Rum'a yalvarmaya gerek yok, bizim Beşiktaş Çarşı'dan toplarız üç beş kuruş... Can verdik sizin için, evelallah, para da veririz. Borç da değil hem... Hibe. Canlarımızın bedelini istedik mi ki, paramızı geri isteyelim?
Özetle... Neydi bizim Kıbrıs politikamız? Kazan-Kazan. Bir alacak, bir verecektik. Eşzamanlı. Ne yapıyoruz? Söke söke aldığımız yerlerden, köprüleri söke söke çekiliyoruz. Neden? Önce verelim, sonra belki alırız diye. Umut yani... O halde adını da doğru koymak lazım. Kazan-Kazan olamaz bu... Kazı-Kazan'dır olsa olsa, Kazı-Kazan.
|