| |
Saddam'ın hatalarından bile ders alınamaz mı?
Süper devletlerin büyük hatalar yapabilmek gibi bir lüksleri vardır. Neticede bu hataların zararını sınırsız kaynakları ile karşılarlar. Sürekli hata yapan yönetimlerini de sonunda değiştirip, politikalarını radikal biçimde yenileyebilirler. "Demokrasi", "Serbest pazar ekonomisi" ne dayalı rejimleri ve her alanda "Rekabet" e açık modelleri, çağımızın süper devletlerinin esnekliğini sağlamıştır. Bu nedenle sayısız iç ve dış bunalımı aşan ABD hala bir süper devlettir. Ama Sovyetler Birliği çökmüş ve parçalanmıştır. Süper devlet olmadıkları halde, kendilerini süper devlet yöneticisi zanneden bilinçsiz ve hesapsız siyasetçilerin yönetimine düşen ülkeler ise, hatalarını çok ağır öderler. Bunlara son örnek Saddam Hüseyin'in Irak'ıdır. Saddam Irak'ın "Haklı milli davalar" ını, uluslararası konjonktürün dengeleri içinde gündeme getirecek yerde, bunları tek taraflı kuvvet kullanımıyla çözebileceğini sanmıştır. 1980'lerin başında Humeyni Rejimi'nin Iraklı Şiileri etki alanına almak çabalarına, "Irak' ın bütünlüğünü korumak" içerikli "Haklı dava" sıyla, İran'a savaş açarak cevap vermiştir. Bu savaşta başta ABD olmak üzere Batı'nın kendisine verdiği desteği de yanlış yorumlayarak 1990'da da Kuveyt'i işgal etmiştir.
SONUÇ TRAJİK Bu hatalı davranışların sonucu, şimdi ortadadır. Saddam asılmış, Iraklı Şiiler politik ağırlık kazanmış ve İran Ortadoğu'da ağırlık merkezi olmuştur. Saddam'ın hatalar zincirine Irak'ın işgalindeki hataları ile katılan ABD ise, şimdi yeni kadroların ve yeni politikaların arayışında. İki Dünya Savaşı'nı ve Soğuk Savaş'ı kazanan, 20'nci yüzyılın büyük ekonomik krizlerini, Kennedy suikastlarını, siyahbeyaz gerginliklerini, Nixon'ın istifasını, Vietnam yenilgisini aşan, komünizmi çökerten, "Bilişim Devrimi" ni gerçekleştiren Amerika, belirli sürede "Irak Bunalımı" nı da aşacaktır. Ama Irak, Saddam'ın siyasi hatalarının bedelini, telafisi imkansız zararlarla ödemek durumundadır. Eğer Iraklı Kürtler de aynı hataları sürdürür ve bir dönemde ABD müttefiki olmanın onlara kalıcı üstünlük sağlayacağını düşünerek, Irak'ın ve bölgenin dengelerini yok sayarlarsa, yakın tarihteki "Arada kalmışlık" konumlarını, daha büyük problemler içinde devam ettireceklerdir. Bütün bunlardan, Türkiye'de siyasete yakından ve uzaktan ilgisi olan her kesimin dersler alması gerekiyor.
AKLIN YOLU Siyaset, mesleklerin en karmaşığı ve icracılarına en fazla sorumluluk yükleyenidir. Siyasi sorumluluğu siyasetçiler dışında, bunun oluşturulmasına katkıda bulunan düşünce ve karar merkezleri ve hatta yorumcular da taşır. Aslında siyaset mesleğinin doğrudan karar merkezinde bulunanlar da, tarih bilincine sahip, dünü ve bugünü ayrıntılarıyla değerlendirebilen, "Cesaret" in güçlü olmak kadar akıllı ve hesaplı olmayı gerektirdiğinin de farkındaki "Yorumcu" lar olmak zorundadırlar. Bir ülkenin kendince "Haklı" ve "Milli" davalarının var olması, bunların her şekilde herkese kabul ettirilebileceği anlamına gelmiyor. Bunlar siyasi ve diplomatik ustalıklarla, "Başkalarının haklı ve milli davaları" ile uzlaşma noktasında buluşturulduğu ve çok taraflı faydacı uzlaşmalar sağlanabildiği zaman, hedefe ulaşılabiliyor. Bu gerçeklerin ışığında tüm "Kırmızı çizgiler" ve "Seyirci kalamayız" söylemleri, aklın ve hesaplılığın çizgisinden hiç çıkmamalıdır. Hele Çavuşesku'nun Romanya'sı ve Jivkof'un Bulgaristan'ı da bizi sollayarak Avrupa Birliği'ne girdilerse, tüm Türk siyaset ve düşünce odakları kendi kendilerini "Nerede hata yapıyoruz" diye sürekli sorgulamalıdır.
|