|
|
Mutlu yıllar Şeker Portakalı
Ya 6 ya da 7'nci sınıfta olduğum yıllarda, Şişli Terakki Lisesi'nin en korkulan öğretmenlerinden birisi de Nevin İnal'dı. Nevin Hoca'dan hem çok korkar hem de verdiği ahlak dersinde mum gibi otururdum. Yarı tatil öncesi Nevin Hoca bize iki ödev verdi. Biri Sadberk Hanım Müzesi'ni ziyaret, diğeri de Vasconcelos'un 'Şeker Portakalı' adlı kitabını okumaktı. Eve dönerken "Kısa sürecek müze gezme işine evet de, bu kitap okuma işi nereden çıktı" diye hayıflanıyordum. Düşünsenize, dışarıda futbol, misket, kukalı saklambaç, evde ise ödev olarak verilmiş bir kitap... O 15 günlük tatil, hayatımdaki en kısa sömestre tatili oldu. 'Şeker Portakalı'nın kahramanı Zeze'nin hikayesini bir değil, iki kere okudum. O kitap sayesinde okula, ne zaman görsem yolumu değiştirdiğim Nevin Hoca'ya hayran olarak döndüm. İçimden yanına gidip teşekkür etmek geliyordu ama mensubu olduğum haylazlar çetesi buna izin vermiyordu. Bu yüzden dersini ilgiyle dinlemenin dışında Nevin Hoca'ya davranışlarımda en ufak bir değişiklik olmadı. Çocuk aklımla planımı yapmıştım. Okulun son günü Nevin Hoca'nın yanına gidecek ve içimden geçenleri söyleyecektim. Nisan sonuydu, Nevin Hoca derse gelmedi. Bir sonraki hafta da dersine nöbetçi öğretmen girdi. Haberler kötüydü, Nevin Hoca hastalanmıştı. Yaz tatili geldi geçti. Okula döndüğümüzde Nevin Hoca'nın artık hiç gelmeyeceği söylendi. Haftalar sonra da öldüğü haberi geldi. Doğru mu diye hiç soramadığım bir haber... Nevin Hocam ona teşekkür edemeden ölmüştü. O olayın üzerinden neredeyse 25 yıl geçti. O 25 yılda Şeker Portakalı'nı en az 25 kere daha okudum. Bazen kitabı kaybettim, bazen de birisine verdim ve belki 10 kere de satın aldım ama her yıl bir kere mutlaka okudum. Bu belki geç kalmış bir teşekkürdür, bilmiyorum. Bu yazıyı, çocukları sadece oyuncaklar ve bilgisayarlar mutlu eder zannetmeyin diye yazdım... Önce Nevin Hocam'a sonra da hepinize mutlu yıllar...
|