Borsanın yaşgününü unutmak neyin göstergesi?
26 Aralık 1986 İstanbul Borsası'nda işlemlerin başlatıldığı tarihtir. Aradan tam 20 yıl geçti ve borsa önceki gün sessiz sedasız 21'inci yılına ayak bastı. SPK her yıl yaptığı Abant toplantılarını Ankara'ya alırken bilmem orada bunu hatırlayan ve anan oldu mu ama İstanbul'da olmadığını söyleyebilirim. Baktım tasarruf önlemlerine takılan İMKB'nin kendisinden de herhangi bir anma, kutlama yok. Borsanın hemen hemen her yıldönümünde yazı yazarım. Bu kez bakalım hatırlayan birileri çıkar mı diye bekledim. Bunca yıldır borsayı izleyen gazetecilerden ses seda yoktu. Bu gazetecilerin aralarında iki ekonomi müdürü bile var. Sabah'ta Ekonomi Müdürü Cüneyt Toros,yazarı Meliha Okur ve editörü Yavuz Barlas; Vatan'da Ekonomi Müdürü Ercan İnan ve editörü Oğuz Karamuk; Milliyet'te Orhan Tekeoğlu; Hürriyet'te Hayri Çetinkaya'dan kuruluş yıldönümüne dair herhangi bir yazı, haber, yorum göremedim. Yeni borsa gazetecileri ve gün boyu yorum yapan televizyon yorumcularında da rastlamadım. Anadolu Ajansı'nın emektar Ekonomi Editorü Şenol Aydoğan da bir şey yapmayınca gazetelerde ve televizyonlarda borsanın kuruluş yıldönümünün adı geçmedi. Neden acaba?
Medyanın ilgisizliği İlk bakışta ekonomi gazetecilerinin ilgisizliği diyebiliriz. Artık borsayla ilgili haberlere heyecan duymuyor olabilirler. Bunda borsaya geniş kitlelerin ilgisinin kaybolmasının önemli bir katkısı bulunabilir. 2000'lerin başındaki borsayla bugünkü arasında yerli yatırımcı sayısı bakımından önemli farklar var. En azından aktif yatırımcı sayısında yarım milyonluk azalma söz konusu. Belki ekonomi gazetecilerinin ilgisizliğini işlerinde pek mutlu olmadıklarına da yorumlayabiliriz. Yukarıda isimleri geçenler dışında yetişmiş, yıllarca borsa ve sermaye piyasasında gazetecilik yapmış kişiler var. Ancak şu anda başka işler yapıyorlar, gazeteciliğin başka alanlarına kaydılar.
Piyasanın ilgisizliği Ancak gazetecilerin özeli yanında sermaye piyasasında yapılanların veya yapılamayanların böyle bir yıldönümünü hatırlamama, hatırlansa bile yazmamada etkisi büyük, hatta belirleyici olabilir. Sermaye piyasasında hemen herkes bir bıkkınlık, bezginlik ve kanıksamışlık içinde. Belki hepsinden önemlisi heyecan yok, mutsuzluk var. Zaten piyasa tarafında faaliyete geçişin bile anılmaması, bunun en önemli göstergesi değil mi?
Temel sorunlar Niye bu duruma geldiğimizin hikayesi epey uzun. Çoğu da yazıldı. * Batan aracı kuruluşlarda mağdur olan yatırımcıların sayıları 10 binlerle anılıyor. Mağduriyette 13'üncü yılına giriyoruz. Ama sorun çözülmüş değil. * Batan banka ve imtiyazı alınan şirketlerde oluşan mağduriyet sayısı 100 binlerce yatırımcıya ulaşıyor. İmtiyazlı şirketlerde, batan bankalarda küçük hissedarların sorumluluğu ne? Kamuoyu zamanında ve doğru biçimde aydınlatıldı mı? Pürü pak bilançoları olan bankalar 10 gün sonra batmadı mı? İzin almadan kayda almaya geçen kamu otoritesinin temel görevi kamuoyunu aydınlatmak değil miydi? Bu nedenle borsada en büyük mağduriyetin bizzat kamusal uygulamalardan kaynaklandığı kanaati de yaygın. Burada yatırımcıyla barışmanın, güven sorununu çözmenin gerekliliği çok açık. Bankalarla ve iştirakleriyle, imtiyazlarla ilişkili olmayan çok az şirket var borsada. Öncelikle bunun çözüme kavuşturulması gerek. Atılmış ciddi somut adımlar var mı? Yok. * 90'lı yıllarda yaygın biçimde yapılan izinsiz halka arzlarla yurt dışındaki Türk vatandaşlarından ağırlıklı olmak üzere 5 milyar Euro'ya yakın para toplandı. Toplanan bu paraların çoğunun doğru alanlarda yatırıma dönüşmediği de açık. 100 binlerce mağduriyet de burada oluşmuş ve şimdiye kadar alınmış etkili bir önlem yok.
Yapılan ne? Sermaye piyasasının kangrenleşmiş sorunları dururken yapılan ne var? Kavga. SPK'nın kendi içindeki, SPK ile siyasi otorite arasındaki, SPK ile İMKB arasındaki tartışma ve kavgaları izledik. Bunların hiçbiri de sermaye piyasasının temel sorunlarına yönelik değildi. Piyasada ve medya tarafında bıkkınlığın, ilgisizliğin ve sessizliğin temel nedeni bu olsa gerek.
Sonuç "Sessizlik sandığımız, yüksek bir çığlıktır" Çiçero
|