|
|
Faşizmin komedisi veya çıplak gerçeği
12 Eylül'ü bu satırları okuyanların büyük bölümü hatırlamaz, hatırlayanlar da onlara anlatıldığı gibi hatırlar. Oysa 12 Eylül bir faşist yönetim dönemidir bu ülkede. Tıpkı 12 Mart gibi. Hukukun askıya alındığı, sokağa çıkmanın, hangi kitabı okuyacağınızın, neyi izleyip neyi dinleyeceğinizin tepedeki bilinmez bir iradeye bağlandığı bir dönem. Bu topraklarda modern yaşamın önemli bölümü kabul etmek gerekir ki, böyle "örtülü bir faşizm" altında geçmiştir. 12 Mart ve 12 Eylül bu rejimin gerçek yüzünün ortaya çıktığı dönemlerdir. Abuzer Yayladalı'nın anlatımıyla, uğruna mücadele edilen halkın bir bölümü de devrimcilerin veya kendisi gibi olmayanların anasının bellendiği bu dönemlerden çok hoşnut kalmıştır. ("İşkenceyi gören ben değilim" bile mutluluk kaynağıdır böyle dönemlerde.) On binlerin cezaevi serüvenini yaşadığı, işkenceden geçtiği, binlerce gencin yaşamının söndüğü dönemdir bu. Şimdiki gençlerin anlayamayacağı bir dönemdir özetle. Tıpkı büyüklerimizin bize çocukluğumuzda anlattığı "delikli kuruş" dönemi gibi. "Beynelmilel" bize bu dönemi anlatıyor, delikli kuruşu değil, açık faşizm dönemini. Filmi bir grup gazeteci dostumuzla birlikte izledik. Çokça güldürerek, kimi zaman ağlatarak. Özgü Namal, seni Axess kızı bilirdim, bu kadar mı iyi oyuncuymuşsun. Bizi perdeye adeta kilitledin. Cezmi Baskın, bize hafızalarımızdan silinmeyecek bir performans sergilemişsin. Seni anlatmak için kelimeler yetmiyor. Ya Oktay Kaynarca, ne kadar bir usta oyuncu olduğunu Beynelmilel'de bir kez daha sergiliyor. BKM'nin (Yoksa Necati Akpınar mı demem gerekiyordu) bence son yıllarda yaptığı en iyi iş "Beynelmilel." Dönemin bir tanığı olarak yanlı konuşuyor olabilirim. O yüzden BKM çok iyi bir iş yapmış diyeyim. Sırrı Süreyya Önder şahane bir senaryo yazmış. Dilber Ay hafızalarımızdan silinmeyecek bir performans göstermiş. Abartmıyorum, "Hayat Güzeldir"den böyle bir keyif almadım. Uzun zamandır bir filmde böyle kahkahalar atıp, ardından gözlerim böyle yaşla dolmadı. Belki, "Devrimciler devrimle nişanlıdır" diyen sevdiğine gizli bir sevinçle "İyi ki öyledir" diyen Gülendam Yayladalı idi bunun nedeni. Belki "Haydar arkadaş"tan bahseden Gülendam'ın sevgisini anlayıp ona yol gösteren Aydeniz Yayla'nın yaklaşımı idi. Gülendam'ın kırmızı elbisesi içinde Haydar'la dansı (Tıpkı Kadın Kokusu'ndaki sahne gibi) bence Türk sinemasının unutulmazları içine girecektir. Mersin bandosunun Fransız üniforması içindeki performansı da. Ama beni en çok etkileyen, Gülendam'ın "Babama kıymayın" diye haykırmasıydı. (Kız babası olmak insanı ayrı duygusallaştırıyor galiba.) Ne babalara kıyın, ne çocuklarına. Onun için faşizmin her türüne "hayır" deyin.
|