Gözünü seveyim!
"Nükleer tehdit nedeniyle dünyanın gözünün İran'ın üzerinde olduğu bir dönemde, Türkiye ve İsrail bir dizi kritik görüşme için düğmeye bastı." Dünkü Sabah'ta Metehan Demir' in "Şahap'a karşı İsrail zirvesi" haberi böyle başlıyordu. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun İsrail'e gitmişti. "Şahap" ise İran füzesiydi.
Şöyle bir "haber" tasavvur edebilir misiniz: "Nükleer silahları nedeniyle dünyanın gözünün İsrail'in üzerinde olduğu bir dönemde, Türkiye ve İran bir dizi kritik görüşme için düğmeye bastı." Etmeyin. Olmaz. Olmasın, tamam. Ama öteki nasıl, neden, niçin, niye oluyor? "Dünyanın gözü" neden, geliştirmesi muhtemel nükleer kapasitesi içinden nükleer silah çıkarması ihtimalinden endişe edilen, ama attığı imzalarla uluslararası denetime açık (fakat sakallı) İran'da oluyor da; Zaten nükleer silahları, füzeleri, nükleer denizaltıları mevcut, ama uluslararası denetime kendisini kapalı tutan (fakat tıraşlı) İsrail'de (de) olmuyor. Bakın, "İsrail'de" demedim; "İsrail'de de". Neden "bir dizi kritik görüşme" İsrail'le yapılıyor? Neden İsrail'le "bir dizi kritik görüşme" yapılıyor? Denecek ki, "Askeri ve savunma sanayi işbirliği anlaşmalarımız, verdiğimiz ihaleler, tamir ettirdiğimiz tanklarımız, ortak tatbikatımız var". Diyeceğim ki, "Neden!"
"İsrail devleti" nin; olağan hayat ve kendini savunma koşullarından, daha da olağanlaşmış saldırganlık, yayılma, tahakküm politikalarına kadar, kendi terör tarifleri, kendi istihbarat öncelikleri, kendi düşmanları ve savaşlarından, kendi doğruları ve yalanlarından müteşekkil "kendi yolu" olabilir. Türkiye; devleti, hükümeti ve milletiyle o yolun yolcusu mudur? Hani "ismi açıklanmayan bir komutan" diyordu ya, "Hükümet, devlet değildir. Devletin sahibi var" gibi bir şey. Bu bir devlet politikası, "devletin sahiplerinin politikası" mıdır? Biz neyiz peki? Yani halk, yani millet. Millet, devlet için bir eziyet midir? Millet, devlet karşısında esaret midir?
Türkiye "çok yönlü dış politika" derken, kendini ve halkını aldatan bir devlete mi sahiptir? Türkiye politikası, arada bir hükümet cenahından "din kardeşlerimiz" filan denerek dostlar alışverişte görsün diye çarşı iznine çıkarılırken, aslında "çuval" dan mı ibarettir? Türkiye, kendi halkı bağımsız ve özerk bir yolculuk zannıyla kamaralarda, güvertede, ambarda ve makine dairesinde elhak birbirini yerken; hele hele bazı yiğitler "AB karşısında milliyetçilik, ulusalcılık" diye bağırırken, aslında ABD ve İsrail tarafından limana bağlanmış bir gemi midir?
Tamam; tercihiniz böyle bir tarik, öyle bir yol, şöyle bir güzergah olabilir. Ama, gözünüzü seveyim, gidip gelip dönüp dönüp "masal" anlatmayın, olur mu! "Dünyanın gözünün" önünde.
|