|
|
'Maçtan sonra beni Laura sakinleştiriyor'
- Biraz da Türkiye'ye gelme kararınızdan bahsedelim, nasıl ikna oldunuz? - Öncellikle Beşiktaş'ın büyük bir kulüp olması, ikinci olarak da Tigana gibi büyük bir adamın beni ısrarla istemesi neden oldu. Bir takıma giderken, en önemli şey, başındaki hocanın isteğiyle gitmektir. Ben de bu vesileyle, böyle büyük bir camiaya geldiğim için çok mutluyum.
- Eşiniz ne tepki gösterdi gelme kararınıza? - İlk teklif geldiğinde, eşime danıştım. "İş ciddiye binerse, Türkiye'ye gider misin?" dedim. "Ben giderim," dedi.
-
Her maça da geliyor, hiç yalnız bırakmıyor sizi... - Maç için tamam, gelip eşimin beni tribünden izlemesi güzel ama 30 bin kişi daha bakıyor. Onların bakışı bence daha önemli. Ama bir futbolcunun eşinin önemi, maç sonrasında ortaya çıkıyor. Bizleri sakinleştiren, her şeyi yöneten onlar.
- Biraz da Türkiye'deki hayatınızdan bahsetsek. Bazı diğer oyuncular gibi sizi dışarıda fazla göremiyoruz. - Daha altı ay önce baba oldum. Bebekle birlikte çok fazla bir şey yapma şansımız olmuyor. Bu yüzden, antrenman, ev, evin etrafı olarak şekilleniyor hayatım. Ben evine son derece bağlı bir insanım, iyi bir baba olmak için çok çalışıyorum. Havalar sıcakken, öğlen yemekleri için değişik restoranlara gidiyordum. Havalar soğuduğundan beri oğlum üşümesin diye fazla dışarıya çıkmıyorum.
- Türkiye'de en çok ne hoşunuza gidiyor? - Özellikle şehirdeki manzaralar beni çok etkiliyor. Çok büyük bir şehir. Her an her şey başınıza gelebilir. Ama en şaşırtıcı gelen şey, Avrupa'dan Asya'ya arabayla geçebilmek oluyor. Hiçbir zaman Asya'da yaşayıp Avrupa'da yemeye gideceğimi düşünmezdim.
- Türkiye gündemini, politikayı takip edebiliyor musunuz? - Gazete okuyamadığım için gelişmelerin birçoğundan haberdar olamıyorum. Ama Arjantin'deyken anlamama rağmen, çok politikayla ilgilenen birisi değildim. Zaten Türkiye'yi bilmiyorum ama Arjantin'de o kadar fazla yolsuzluk var ki, anlasam da gazeteleri okumak istemiyorum.
- Geldiğinize pişman mısınız? - Kesinlikle pişman değilim. Ama zaten hayatım boyunca verdiğim hiçbir karardan pişman olmadım. Kötü de olsa, yaşamam gerekiyormuş derim ve üzülmem. Ama burada olmaktan çok memnunum.
- Tangoyla aranız nasıl? - Basel'de oynarken devre arası kampı için Arjantin'e gitmiştik. Ben de takım arkadaşlarımı aldım bir akşam barlar caddesi var, oraya götürdüm. Bir bara girdik ve tango yapmaya çalıştım. Kimseye dans dersi falan vermedim ama. Zaten takımın geri kalanı benden daha iyi yapıyordu, rezil oldum.
- Yılbaşında Arjantin'e gideceksiniz misiniz? - Hayır ailem geliyor, hep beraber burada gireceğiz yeni yıla.
- Takım arkadaşlarınızla aranız nasıl? - Aralarında sadece "Merhaba, nasılsın?" dediklerim, en fazla iki kelime ettiklerim var. Arada ortak bir dil yok, bu da gayet normal. Yine de benim bu kadar çabuk adapte olmam da takım arkadaşlarımın önemi tartışılmaz.
- Aldığınız parayla yatırım yaptınız mı? - Daha yeni başladım, durun. Belki bir iki yıl sonra konuşuruz ama şimdilik o noktaya gelmedim.
- Gelecek hedefleriniz neler, hangi takımda oynamak var hayalinizde? - İlk amacım, henüz gerçekleştiremediğim için Beşiktaş'ta oynamak. Burada bekleneni yapmam lazım yoksa hiçbir yere gidemem zaten. Ve verdiğim sözü de tutmuş olmam. Ama rüyam nedir diye soruyorsanız, biraz uçacağım ama İspanya'da üst düzey takımlardan birinde oynamak çok isterim.
- Hangi takımda mesela? Bilmiyorum, Barcelona, Real Madrid'i saymıyorum Valencia olabilir. Hem şehir olarak hem de takım olarak çok hoşuma gidiyor.
|