|
|
Askerden haber getiren kabzımal
Yıllardan beri Türkiye'de rant mekanizması haline gelen "asker rahatsız" sözünün tacirliğini yapan gerek emekli askerler, gerekse medya patronları ve genel yayın yönetmenlerine karargah mesajları getiren "kritik adamlar" konusunun bu hafta gündeme gelmesi çok iyi oldu. Önce TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile görüşmesi ve sonra yapılan açıklama belki de Türkiye'de taraflar arasında diyaloga dayalı yeni bir dönemin kapılarını açacak.
KİMSE HABERCİ DEĞİL: Çünkü ana karargah, Irak savaşı öncesinde elinde sopa ile harita üzerinde Genelkurmay'ın stratejilerini anlatan emekli paşalar ve benzeri isimler konusunda çok uzun süreden beri ciddi bir kızgınlık içindeydi. En önemli kızgınlık noktası da, bazı emekli paşaların sanki Genelkurmay'dan talimat alıp da bir psikolojik harekâtı sürdürüyor ya da onların fikirlerinin sözcülüğünü yapıyor havası vermesiydi. Büyükanıt'a gönderildiği iddia edilen son "Erdoğan aday olmasın" mektubu da adeta bu atmosferde gündeme gelmişti. Benzer konularda asker adına konuştuğu karizması yansıtan emekli paşaları görünce konuyu tam bilmeyen bazı medya kuruluşları, büyük holdingler, piyasa belirleyicileri ve de halkımızın bir bölümü askerin mesajlarını getirdiği havasını veren bu kişileri can kulağı ile dinleyip adımlarını ona göre belirliyorlardı.
SANKİ KARARGÂHTA BRİFİNG VAR: Sanki, sabah 08.30'da Genelkurmay Karargahı'nda bu paşalar özel ve çok gizli bir brifinge giriyor. Sonra da brifingi veren Genelkurmay, bu emekli paşalara "Evet arkadaşlar şimdi doğruca ilgili medya kuruluşlarına gidin ve bu mesajları bizim adımıza verin" diyordu. Aslında böyle bir şey hiçbir zaman olmadı. Ama yerleşen bu yanlış anlayıştan birçok kişi rant sağladı. İçlerinde asla böyle bir hava yansıtmak istemeyen çok değerli, bilgili paşalar vardı. Bazılarının ise böyle algılanmak hoşuna gitti. Ortaya çıkan kakofoni de sonunda kimin ne amaçla çıktığı anlaşılmayan bir şehir efsanesine döndü.
ONLARIN KİM OLDUĞU BİLİNİYOR: Ben yıllardan beri prensip olarak eğer üst düzey asker ifadesini bile kullansam, daima kiminle konuştuğumu kaynak açısından etik bir sorun yoksa en üst düzey yöneticiye söyledim. Hiçbir zaman "askerle konuştum" diyerek karanlığın ve puslu havanın verdiği rantı kullanmadım. Benim gibi yapan çok iyi gazeteciler biliyorum. İşin ilginci biz bu gazeteciler olarak da kimin konuşup kimin konuşamayacağını çok iyi biliyoruz. Ancak, üst düzey askeri kaynak diye yazan gazetecilerin bir bölümü hayali kahramanlar yaratıp uydursa da, büyük bölümünün istek üzerine böyle yazmak zorunda olduğu gerçeğinin de hakkını vermek lazım. Yani, haber doğru ama isim yazıldığında yalanlanma riskini sıfıra indirme adına. Son gelişmeler çok faydalı oldu. Komutanlarla konuşmadan ya da bir çavuş tanıdığı ile konuşup TSK'nın komuta kademesinin görüşü havasında sunanların da bundan böyle foyası çıkacak.
TÜM ÜST DÜZEYE ÇAĞRI: Aslında askerin ne düşündüğünü merak eden medya yöneticilerinin, siyasilerin veya büyük patronların çevrelerindeki "askerle görüştümcülere" ihtiyacı yok. Zaten çok saygın, bulundukları mevki itibarı ile güçlü iseler, isterlerse Genelkurmay'ın önemli isimlerine ulaşabilirler. Kimse köşe kapmaca oynamıyor. Aynı şekilde, ana karargahta askerler de zaten istediği zaman çıkıp konuşuyor. Yani iki tarafın arasında habercilere ihtiyaç yok. Arınç'ın son ziyareti buna en güzel örneği oluşturdu. Çıkabilecek spekülasyonları daha o gün bitirdi.
KİM DİYE SORUN: Tavsiyemiz, artık dev holdinglerin patronları, siyasi parti liderleri dahil herkes askeri kendi arasın. Ya da, "Efendim ben konuştum asker rahatsızmış" diyenlere "kimmiş kardeşim bu asker bana adını ve rütbesini ver" diye üzerine gidilsin. Belki de gerçekten konuştu ama bu size bu şekilde yaklaşanların sayısını kontrol altına alma imkânı verir. Sadece askerler mi, patronlarına "hükümet şöyle düşünüyor" rantı sağlayanların üzerine de aynı kararlılıkla gidilmeli.
'KABZIMALDIR, KABZIMAL': İşte size, Türkiye'de bu durumun geldiği noktayı anlatan ve halen komuta kademesinde konusu geçince gülüşmelere yol açan harika bir olay: Bundan bir süre önce, Genelkurmay komuta kademesinden bir komutan önemli bir işadamı arkadaşı ile karşılaşır. İşadamı, komutana, "Paşam, asker rahatsızmış. Müdahale için hazırlık varmış" der. Komutan da, "Ya, nasıl olur, ben dün tatilden geldim. İşler rutinde yürüyor. Rahatsızlık varsa benim de haberim olur. Ne müdahalesi, ne hazırlığı. Bunlar çok ayıp şeyler. Bunların biz adını bile anmıyoruz. Kim söylüyor bunları? Bıktık bunlardan" diye tepki gösterir. Paşa tüm kararlılığı ile sohbet boyunca konunun üzerine gider. Sonunda bu bilginin işadamına başka bir arkadaşından, ona da yine başka bir dostundan geldiği sonucuna varılır. Sonunda başkentte uğursuz bir şehir efsanesi gibi dolaşan "asker rahatsız ve harekete geçecek" laflarının, Genelkurmay'a sebzemeyve getiren, orada ayaküstü er ve çavuşlarla sohbet eden, sonra da "bugün Genelkurmay'daydım" havası yapan kabzımal şoförlerinden birinden çıktığı anlaşılır. Ama kabzımal şoförü sıradan bir sohbeti öyle bir ballandırıp süslemiştir ki, konu dışarıda, "komuta kademesi rahatsız"a dönüşüvermiştir. O günden beri de karargahta askerlerin görüşü ile ilgili bir haber çıksa komutanlar birbirine "kabzımaldır kabzımal" diye espri yapıyorlar. Doğrudur. Askerler, irtica, devlette kadrolaşma ve bölücü terörle ilgili gelişmelerden rahatsızdırlar. Ama artık yıllardır bu işten rant sağlayan aracıların elinden bunu alma zamanı gelmiştir.
|