Çankaya taktikleri...
TBMM Genel Kurulu'nda bugün başlayacak bütçe görüşmesinin ana teması hafta başında belli oldu. Çerçevesi de Çankaya'dan çizildi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, MHP yönetimini kabulünde dile getirdiği "erken seçim" arzusu, bugün bütçe görüşmelerinin ağırlık merkezini oluşturacak. Siyasi parti lideri ve temsilcileriyle dünkü konuşmalarımızdan çıkan sonuç şu ki; bugün rakamlar yerine, siyaset konuşulacak.
"Aday olup, seçim diyecek" Siyasi partilerin dünkü pozisyonlarını iktidardan başlayıp özetlemek gerekirse... Zor bir döneme girdiklerini AK Parti yönetimi de kabul ediyor. Başbakan Erdoğan'ın, dün de bazı bakan ve parti yöneticilerinin vurguladığı gibi, AK Parti'nin önceliği Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, erken seçimi gündem dışında tutup, parti grubunun dinamiğini korumak. Cumhurbaşkanını bu parlamentoya seçtirmek ve içlerinden birini Çankaya'ya çıkarmak. Bunun kim olacağı konusunda da karar verilmiş. Her ne kadar kendisi "daha erken" dese de AK Parti'de ağırlıklı kanı, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koyacağı yönünde... Zaten, "erken seçim" tartışmasının Çankaya odaklı alevlenmesinin gerekçesi de buna bağlanıyor. İktidar partisi bundan sonra söndüremeyeceğini gördüğü tartışmanın alevini kontrol altında tutmak istiyor. Muhalefetin, "sine-i millete dönme" ihtimaline karşı da taktik hazırlıyor. AK Parti'de karşı taktik şöyle özetleniyor: "Erdoğan nisan ortasında Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla birlikte, temmuzda yapılmak üzere erken seçim kararını açıklar. Muhalefet erken seçimden mi kaçacak? Seçimler yapılıncaya kadar görevinin başında olan Meclis Cumhurbaşkanı'nı seçer."
CHP'nin sine-i millet şartı Omuzlarında en fazla yük olan parti ise "Erdoğan'ı seçtirmeyeceğiz" kararlılığında olan CHP... Çankaya yolunu Erdoğan'a hangi yöntemle kapatacağına karar verebilmiş değil. Grup Başkanvekili Haluk Koç'un da dün söylediği gibi, bugün sadece "Niçin Erdoğan olmamalı kararının tebliği" ile uğraşıyor. Bazı kesimlerin beklentisine rağmen CHP'nin "gerekirse sine-i millete döneriz" kararı da yok. Meclis önüne büyük kitlelerin toplanıp CHP'yi teşvik etmesi halinde bunu yapabileceğini söylese de içindeki tereddütleri atabilmiş değil. Kaygının nedeni 18 Nisan 1999 seçimleri... Yani, "yolsuzluk gerekçesiyle" iktidarı yıkıp seçime götürmelerine rağmen, kendilerinin baraj altında kalmış olması... Benzer bir durumla bugün de yüz yüze kalma kuşkusunu yaşıyor. Bir de sine-i millete dönme eyleminde tek başına kalıp, AK Parti'nin bu süre içinde Meclis'i çalıştıracak olmasından korkuyor.
Mumcu: Suçlu biziz Zaten Anavatan Partisi de "sine-i millet" konusunda CHP'yi cesaretlendirme niyetinde değil. Anavatan lideri Erkan Mumcu dünkü sohbetimizde "Sine-i millet sahneden kendini kalabalığın üzerine atmaktır. CHP bunu hangi gerekçeyle yapacak" diyerek tavrını koydu. Mumcu, CHP'ye "Cumhurbaşkanı'nı halk seçsin" teklifini Meclis'e ortak vermeyi önerdi. Erken seçim tartışmalarında yaşanan marjinal söylemlerin sorumluluğunu üstlenip ekledi: "Siyasetin bu noktaya gelmesinin sorumlusu; Özal-Demirel, Yılmaz-Çiller, Mumcu-Ağar'dır... Erdoğan'ın günahı yok ki, merkezi biz parçaladık..." DYP lideri Mehmet Ağar ise bugün bütçe konuşmasını siyasi perspektif üzerine oturtacağını belirtti. Meclis'teki siyasi partilerin dünkü söylemlerinin özetini yapacak olursak: Bütçe maratonu, siyasette yeni dönemin mihenk taşı olacak.
|