|
|
Ölü avukatları neye koyarlar?
Çevre kirliliği veya balık çiftliklerinin sahiplerinin kurbanı olan yunuslar, ceset torbasına konup taşınıyormuş. Yunus ölülerinin gazete haberlerine konu olduğu ama ölmek üzere olan bir avukatın adından söz edilmediği bir ülkede yaşıyoruz. Herkesin kendi yandaşının hakkını, hukukunu savunduğu, yandaşı olmayanın bir kenara atıldığı bir ülke haline geldik. Ölüm orucuna yatanlarının adını kimse anmıyor. Mankenleri, gecede 150 bin dolar karşılığı patronuyla yatanları, Petrus şaraplarını okuyabiliyoruz gazetelerde ama bir insanın mücadelesinin satırına rastlamıyoruz. Adları anılmıyor. Müvekkillerinin hakkını savunmak için böyle bir oruca girişen avukat Behiç Aşçı'nın adı haydi haydi anılmıyor. İnsanların belirli bir inanç için ölüme yönlendirilmesi yanlış. Ölüm kültürünü yüceltmek, "Bir dava için öldü" denilenleri şehitlik mertebesine yükseltmek de yanlış. Kutsanması gereken, hayat çünkü. Bir dava uğruna ölümün hala kutsandığı bir kültür ortamında yaşıyoruz. Bu ortam da yeni gençlerin ölüm davetiyesi haline geliyor. Bütün bunlar tamam. Ancak bir avukatın, başka çaresi kalmadığı, genç insanlar kucağında birer ikişer öldüğü için hayattan umudu kesip ölüm orucuna girişmesi, Adalet Ağaoğlu'nun o güzel romanının isminde olduğu gibi, "ölmeye yatması"na seyirci kalmamızı gerektirmiyor bu eleştiri. Avukat Behiç Aşçı, F Tipi'ndeki koğuşlara biraz insan eli değdirilerek koşulların iyileştirilmesini istiyor. Avukat Aşçı'nın bu eylemi kendi iradesiyle mi, yoksa örgüt zoruyla mı yaptığını da net olarak bilemiyoruz. İstenen, üç koğuşun gün içinde bir araya gelmesine izin vermek. Böylece mahkumlar üç kişi yerine, dokuz kişi olacak, bahçe alanı 50 metrekareden 150 metrekareye çıkacakmış. Haydi buna yanaşmıyorsunuz. Avukat Aşçı'yı dinlemeye neden yanaşmıyorsunuz? Niye kendiniz gitmiyor veya yetkili bir temsilcinizi gönderip ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide seyreden bir insanı hayata döndürmeyi denemiyorsunuz. Bu kadar zor mu, bir insanı ölüm yolundan döndürmek. Bu iş üç-beş köşe yazarı ile iki bin avukatın tek başına becerebileceği bir iş değil. Devletin şefkatli yüzünü göstermesi gereken bir durum var. Sadece kendi mağdurluklarınızı görmeyin, herkesinkini görün ki, kendi mağdurluğunuzu anlattığınızda insanlar samimiyetinize daha fazla inansın.
|