Tüketim fren yaptı faiz artırımı rafa mı kalktı?
Yılın üçüncü çeyreği için açıklanan büyüme verileri, beklentilerin oldukça altında çıktı. Bunda, stok rakamlarının eksiye düşmesinin ve geçen yılın aynı dönemindeki yüksek baz etkisinin ciddi katkıları var.
Eksi stok olur mu?- Açıklanan milli gelir rakamlarında stok lar ilk kez eksi çıktı ve bu da milli gelirin yüzde 1.5'i gibi yüksek bir düzeye ulaştı. Ancak buradaki stok gerçekte mal stoklarını yansıtmıyor. Tıpkı Ödemeler Dengesi'ndeki "net hata noksan" kalemi gibi, hesaplanamayan ve açıklanamayan kısımları ifade ediyor. Yoksa bir malın eksi stoku gibi bir şey fiziken olamaz. Stok ya vardır ya yoktur. Stoklar sıfırlanmışsa bu da eksi değildir. Buradaki milli gelirin yüzde 1.5'i düzeyindeki stok azalması ortadan kaldırılırsa, piyasanın beklediği yüzde 4.8 rakamına ulaşılabilir. Açıklanamayan kısmın veya stokun fazlalığı milli gelir rakamlarında ciddi bir revizyon ihtimalini güçlendiriyor. Kaldı ki, her dönem bu düzeltmeler az veya çok yapılıyor.
Finansta olan- Büyümenin ikinci çeyrekte yüzde 8.8'den bir anda üçüncü çeyrekte yüzde 3'e düşmesi, mayıshaziran dalgalanmasının tüketicilerden finansal piyasa yatırımcılarına kadar herkesin kafasını karıştırdığını gösteriyor. Hatırlarsak bu dalgalanmayla dolar yüzde 36, Euro yüzde 38 kadar arttı, faiz 10 puan yükseldi. Borsa düşüşü dolar bazında yüzde 50'ye vardı. Dalgalanma sonrasında tasarruf sahipleri yeniden dövize yöneldi. 40.24 milyar dolara kadar gerileyen yerli gerçek kişilerin döviz hesapları 47.70 milyar dolara yükseldi.
Tüketimde olan- Tüketimin bu dalgalanmayla ne kadar etkilendiğini de milli gelir verilerinden gördük. Dayanıklı tüketim malları harcaması birinci çeyrekte yüzde 13.4, ikinci çeyrekte yüzde 16.5 artarken, üçüncü çeyrekte yüzde 8.9 azalışa döndü. Bunun etkisiyle özel nihai tüketim harcamaları yüzde 8.4 ve yüzde 10.4'lük artışın ardından yüzde 1.3 artışa indi. Tüketimdeki bu sert gerileme geleceğe ilişkin net bir korkuyu ve endişeyi ifade ediyor. Ancak hem finansal hareketler hem yatırım eğiliminin azalarak devam etmesi, böylesi derin bir korkuya işaret etmiyor. Beklenti ve tüketici eğilim anketleri de böyle bir endişeyi yansıtmaktan uzak.
Faizlere etkisi- Artan faizler, yükselen kurlar ya da gelecek korkusuyla iç tüketim denetim altına alınmış. Ekonomideki bu yavaşlamanın süreceği de tahmin edilebilir. Çünkü dördüncü çeyrekte değişen fazla bir şey yok. Üstelik yüzde 10.2'lik yüksek büyüme bazının etkisi devreye girecek. İç tüketimin sert bir fren yapması önümüzdeki dönemde Merkez Bankası'nın faiz artırım ihtimalini zayıflatıyor. Ancak ortada ciddi bir finansal dalgalanma yaşanırsa faiz oranları yeniden yükseltilebilir. Bunun dışında büyümenin düşüyor olması, hemen faiz indirimini gündeme getirmeyebilir. Çünkü faiz kararında Merkez Bankası temel kıstas olarak enflasyon ve beklentilerin hedefine ne kadar yaklaştığına bakar. Üstelik büyümenin ne kadar revize edileceği ve sonraki çeyreklerdeki seyri de önemli. Durgunlukta daha ilk çeyreği gördük. Dur bakalım.
* Sonuç"Olan şey hayırlıdır" Arap Atasözü
|