|
|
Savcı da dolandırırsa...
Şimdi size "hadi canım sen de" dedirtecek bir olay aktarmak istiyorum. Bir zamanlar Türkiye'de adından sıkça söz edilen bir savcı vardı; Sacit Kayasu. Sıra dışı savcılardan biriydi. Adını ilk kez Susurluk Skandalı'nın patlamasından sonra Ödemiş'te duyurdu. Ödemiş'te işkenceyle öldürülen bir erkeğin cesedinin Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'a ait olduğunu iddia etmesiyle uzun süre gazete manşetlerinde yer aldı. Sonra Adana'ya atandı. Orada da boş durmadı ve 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren'in "anayasal suç" işlediğini iddia ederek 12 Eylülcülerin yargılanmasını talep etti. Talebi, Ankara DGM'nin "görevsizlik" kararıyla sonuçlandı. Ve bu nedenle de "görevini kötüye kullandığı" gerekçesiyle savcılıktan ihraç edildi. Böylece savcı Kayasu'nun hukuk hayatı da kendi kişiliği gibi sıradışı bir biçimde son buldu. Ancak, eski Savcı Kayasu'nun sıra dışılığı ne yazık ki meslekten ayrıldıktan sonra da sürdü. Nasıl mı? Kısaca anlatalım. Elimde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı bir iddianame var. Kim bilir belki de kaderin garip cilvesi, bir zamanlar iddianame hazırlayan Kayasu, bu kez kendisi bir iddianamenin "şüpheliler" hanesindeki ilk isim oldu. İşte "Hadi canım sen de" dememizin nedeni bu. Peki eski savcının suçu ne? İddianamenin suç bölümünde aynen şöyle yazıyor: "Kamu kurumunu aracı kılmak ve kamu kurumu zararına nitelikli dolandırıcılık." İlginç değil mi? Eski savcıların bile "dolandırıcılık" iddiasıyla yargılandığı bir ülkede yaşıyoruz. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Şenol Dağ'ın hazırladığı iddianameye göre, Kayasu, mesleğinden atıldıktan sonra Gökhan Ekin, Mehmet Özay ve Taylan Ekinci ile birlikte "Ulusal Hukuk Haberleri Gazetesi" ve ceza kanunları kitapları satmaya başlamış. Hem de ünlü dolandırıcı Raki'ye bile taş çıkartacak bir yöntemle. Çünkü, kendisini İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak tanıtan Sacit Kayasu, piyasada 28 YTL'ye satılan Prof. Dr. Süheyl Donay ve Dr. Mahmut Kaşıkçı'nın "Türk Ceza Kanunları" kitabını 400 YTL'ye satıyor, kimse de sesini çıkaramıyordu. Müşteriler arasında taşra belediyeleri, kamu kuruluşları, sendikalar ve özel sektör kuruluşları en baş sıradaydı. Dolandırıcılık olayının açığa çıkması da bir taşra belediye başkanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'i arayarak "Kitapları aldık. Teşekkür ederiz" demesiyle ortaya çıkacaktı. İddianamede bu konu hakkında şöyle deniyordu: "Şüphelilerin birlikte hareket edip belirli dolandırıcılık suçunu işlerken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kurumunun adını, işledikleri suçta aracı olarak kullanmış olduklarından eylemleri 'nitelikli dolandırıcılık suçu' olarak kabul edilmiştir."
|