|
|
Ticari müziğe meydan okuyorum
Fazıl Say'ın lanse etmesiyle tanınan ve 7 oktavlık sesiyle dinleyenleri şaşırtan Cem Adrian, 'Aşk Bu Gece Şehri Terk Etti' adlı ikinci albümünü çıkardı. Yüzü ve ellerindeki yaraları diktiği fotoğrafları için Adrian; "Bu protest değil, çok gerçekçi bir yaklaşım" diyor ve ekliyor: Yaralarınızı ancak kendiniz dikebilirsiniz!.
Müzik dünyası, 2005 yılında Fazıl Say'ın desteğiyle keşfetti Cem Adrian'ı... Yugoslav kökenli bir ailenin ikinci çocuğu olan genç sanatçının üzerine spotların çevrilmesinin en büyük nedeni ise, normal bir insanın ses tellerinin üç katı uzunluğunda ses telleri olması; bastan sopranoya kadar bütün sesleri çıkarabilmesi ve sesinin 7 oktavlık olmasıydı. Birçokları için 'acaip sesler' çıkaran bu çocuk, sesinin yanı sıra, sıradışı besteleriyle de büyük alkış aldı. İlk kayıtlarını ortaokul yıllarında yapmaya başlayan Cem Adrian'ın 18 yaşında bir radyoda çalışmaya başlaması, profesyonel müzik hayatı için belki de en önemli adım oldu. Çünkü kendine ait 250 şarkıyı, 6 yıl boyunca çalıştığı radyonun stüdyosunda kaydetti. Şubat 2005'te 'Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım' adlı ilk albümünü, kendisinin kaydettiği demo kayıtlarla, Fazıl Say'ın prodüktörlüğünde çıkaran Adrian, 1.5 yılı aşkın bir süreden sonra 'Aşk Bu Gece Şehri Terk Etti' adlı ikinci albümünü; prodüksiyonunu da kendisi üstlenerek müzikseverlerin beğenisine sundu. Albüm önce fotoğraflarıyla konuşuldu; çünkü Adrian, yüzündeki yaraları dikiyordu... Yadırgandı; oysa anlamlıydı: 'İnsanlar kendi yaralarını yalnız kendileri dikebilir, gözyaşlarını yalnızca kendileri silebilir' diyordu... Sadece kayıtları 6 ay süren albümde, tek bir şarkıyı 134 kez okuyacak kadar müziğine aşık olan Adrian'ın albümünü dinleyip büyülenmemekse çok zor...
İYİ BİR ÇIKIŞ YAPTIMAMAHAZMETTİM * 2004 yılında Fazıl Say'ın davetiyle Bilkent Üniversitesi Sahne Sanatları Fakültesi'nde özel öğrenci statüsünde eğitim almaya başlamıştınız. Yollarınızın kesişmesi nasıl olmuştu? Ben 2003 yılında İstanbul'a gelmiştim ve 2004 yılında bir kafede çalışıyordum. Bu kafeye gelen Demet Sağıroğlu'na ilk demomu vermiştim. 'Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım' adlı şarkıydı. O da Fazıl Say'ın eline ulaşmış. Sonra beni kendisi aradı, yani tesadüfen tanıştık.
* Demo kayıtlarla çıkan ilk albüm sizi önemli bir yere getirdi. Sizce en büyük yardımcınız neydi? Fazıl Say mı, sesiniz ve bireysel çabanız mı, şans mı? Üçü bir araya geldi diyebilirim. Her şey şans ile başladı. Sonra araya Fazıl Say devreye girdi, onun desteğini ve güvenini aldım. Sonrasında da insanları şaşırtan şey sesim oldu. Üçünün bir araya gelişi benim bu başarıyı elde etmemi sağladı.
* Bir anda köşe yazarları sizi yazmaya, müzik dünyası sizi konuşmaya başladı. Bu kadar kısa sürede bu kadar büyük bir başarı bekliyor muydunuz? Benim Edirne'den yola çıkış sebebim de, müzik yapma isteğim de yıllara dayanıyor. Dışarıdan bakılınca birden bire gerçekleşmiş gibi görünse de, öyle değil çünkü ben yıllardır müzik yapıyordum. Yıllardır o demoları kaydediyordum. İstanbul'a geliş amacım da yine müzikti ve bunun için çabalarken bu gerçekleşti. Bunu bekliyordum zaten. Tabii ki bu sıçrama sarsıcıydı. Ama bunu kolay hazmeden bir insan oldum.
* Sonuçta demo kayıtlardı elinizdekiler. Bu şekilde yola çıkmak bir risk değil miydi? Demo kayıtları yayınlamak benim değil, Fazıl Say'ın fikriydi. Ama ben müziğime çok güveniyordum. Ama 'Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım' şarkısı demo olmasına rağmen, yine de standartların üzerinde bir kayıt kalitesi vardı. Bu yüzden demolarla çıkmak riskli gibi görünse de, benim için bir risk yoktu.
* İlk albümde 'Summertime' gibi önemli bir parçayı parçayı cover yaptınız. İkinci albümde ise sadece kendi şarkılarınızı sunuyorsunuz. Bu, kendini ispatlamış olmanın bir rahatlığı mı? İlk albümü çıkarırken içine neler koyalım diye düşünüyorduk. Prodüktörüm Fazıl Say'dı ve açıkçası o ne isterse onu koyduk. Bir de benim 2004 yılında verdiğim ilk konserden oraya iki canlı kayıt koyduk. Onları da Fazıl Say istedi; 'Bu şarkıların da burada olması gerekiyor' diyerek. İlk albümümle sesimi yeterince tanıttım insanlara. Ama ikinci albümde bu sesin altında neler olduğunu göstermek gerektiğini düşündüm. Bu albüm bu sesin sahibiyle ilgili, sesle alakalı bir albüm değil.
AYNI ŞARKIYI ÜSTÜSTE 134 KEZ OKUDUM * 'İnsanlar benim neler anlatabildiğimi görecek' demek mi bu? Evet, sadece sesten ibaret bir sanatçı olmadığım ilk albümde de birkaç şarkıda netti ama daha iyi göstermek istedim. Tabii bu albümde ses yok demek değil bu, aslında daha büyük ses performansları var. Çünkü bu albümde farklı bir teknik uyguladık ve dünyada hiçbir sanatçı tarafından uygulanmayan ve Türkiye'de hiçbir albümde kaydedilmemiş sesler kaydettik. Sesimden 500 kanal ses kaydedildi ve bunlar korolar haline getirildi. Bu dünyada ilk kez yapılmış bir çalışma. Bir insanın bir şarkıda 134 kanal sesi ilk kez kullanılıyor ve korolar haline getiriliyor. Ses konusunda iddialı ama sözlerin ve müziklerinin ön plana çıkacağını umuyorum.
SEZEN BAŞARAN - GÜNAYDIN
|