Olumsuzluklar yine birikiyor, piyasaların tadı tuzu yok
Hükümet 18 Kasım'da dördüncü yılını doldurdu. Beşinci yılına girerken de ekonomideki başarıları yanında en önemli başarısızlığı cari açık konusunda ortaya çıktı. Başarıların çoğunun temelinde aslında bu açığa yol açan nedenler yatıyor. Tek başına iktidar yanında IMF ile sürdürülen program, AB ile müzakerelerin başlatılması, küresel likidite bolluğu ve risk alma iştahıyla çakıştı. Devlet Bakanı Ali Babacan'ın deyimiyle her hafta Türkiye'ye 1 milyar dolar para giriyor.
Cari açık riski Bu sermaye akışı dövizi bollaştırdı, kuru aşağı bastırdı, ithalatı patlattı ve enflasyonu tek haneli rakamlara indirdi. Böyle bir kaynak girişi kamu borçlanmasını kolaylaştırdı, büyümeyi, yatırımları ve üretimi de finanse etti. Bunlara karşılık da cari açığı yılsonu itibariyle tahmin edilen 35 milyar dolarlık düzeyiyle milli gelirin yüzde 9'una çıkartmaya aday. Bu açık, Türkiye'yi küresel piyasalarda esecek rüzgarlara karşı en hassas piyasa haline getirdi. Tıpkı mayıshaziran dalgalanmasında yaşadığımız gibi. Sonrasında cari açıkta herhangi bir düzelme olmadı.
Diğer riskler Üstelik Türkiye giderek çifte seçime yaklaşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine şunun şurasında en fazla 5 ay var. Genel seçimler tarihinde hiç görülmediği gibi, tam zamanında yapılsa bile, bir yıldan kısa bir süre kaldı. * AB ile müzakerelerin kaderi ise Kıbrıs konusunda atılacak adımlara bağlı. Zaten fiilen bir durma var. * IMF ile programın yürütülmesi gözden geçirmenin tamamlanmasına, o da elekrtik zammının da içinde olduğu bazı ön şartlara bağlanmış durumda. * Sanki bu gelişmeler yetmezmiş gibi, hükümet bir de seçim ekonomisinin dozunu artırmaya başladı.
Seçim yatırımları İşte bunlardan biri elektrik zammı. IMF ile görüşmeler çerçevesinde zammı yapmayı kabul eder bir görüntü veren hükümet şimdi bundan çark eder bir tutuma girdi. Sanki hükümet bu zammı seçim öncesinde yapmak zorunda kalacaksa, aralık ayı fiyatlarının son derlenme tarihi olan 25 Aralık'tan sonraya bırakacak gibi. Çünkü enflasyonu yıllık bazda yüzde 10'un altında tutma olanağı ufukta belirdi. Zammı yaparak enflasyonu çift haneye çıkartmak istemeyen hükümetin seçim meydanlarında 35 yılın ardından fiyatları tek haneye düşürmenin siyasi nemasını almak istiyor. Hükümet 4 yılını tamamlarken kendi döneminde elektiriğe zam yapmamakla övünüyor. * Seçim yatırımları bunlarla sınırlı değil. Her ne kadar tam zamanına 11 aydan fazla süre varsa da, kamudaki 200 bin geçici işçi statüsündeki çalışanlara kalıcı kadro verilmesi kararı alındı. * Belediyelerin toplamı 14.4 milyar YTL olan borçları yeniden yapılandırılarak 9.7 milyar YTL'ye indirildi. Böylece seçim döneminde daha fazla borçlanma ve harcama yapmalarının önü açıldı. * İmam Hatipliler'in üniversiteyi girişleri normal liselilerle eşitlendi. * Dün Başbakan, 40 bin orta ve küçük boy şirketin mali sektöre olan 1 milyar YTL'lik borçlarının yeniden yapılandırılacağını açıkladı. Bunun dışında bu şirketlerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları da yeniden yapılandırmaya tabi tutulacak. Bu da son seçim yatırımı.
Fay hattında birikme Eğer seçimler zamanında yapılacaksa seçim ekonomisi uygulaması en azından bir yıl önceden başlamış oluyor. Aradan geçecek bu sürede ekonomi bunu taşıyabilecek mi? İç ve dış koşullar hep iyi giderse taşır. Ama zaten seçimler de en geç cumhurbaşkanlığı seçiminin ardına alınacak gibi. AB ve IMF'le ilişkilerde zorluk yaşandığı ve durağanlaşmanın olduğu, küresel piyasalarda gelişmelerin olumsuza doğru döndüğü ve kâr realizasyonu eğiliminin arttığı bir dönemde ardı ardına seçim ekonomisi uygulamaları devreye giriyor. Bunlar, fay hattındaki enerji birikimini giderek artırıyor. Piyasalar olumluyken bunlar yapılsaydı belki görmezden gelinebilirdi. Şimdi olumsuzlukların ön plana çıktığı bir zamanda piyasaların bunları görmeleri zor değil.
Sonuç "Her çocuğun vazgeçemediği huyu, en çok ceza aldığı huyudur." Mignon Mclaughin
|