Kongreden, gelecek için ipuçları
Pazar günü gerçekleşen AK Parti Kongresi'nde Başbakan Tayyip Erdoğan'dan geleceğe yönelik yeni bir siyasi mesaj ya da proje duymak isteyenler, aradıklarını bulamadı. Bir yorumcunun ifadesiyle kongre "standarttı." Sabahın 7.30'unda yorgun argın ASKİ spor tesislerine varmaya başlayan ve Türkiye'nin çeşitli yerlerinden geldikleri için çoğunluğu 24 saattir ayakta olan delegeler, bizce fazla "coşkulu" gözükmüyordu. Kongre günü bu durumu "Dört Yıldır İktidarda Olma Sendromu"na yormuştuk. Ancak parti yöneticileri asıl nedenin kongrenin öğleden sonraya sarkışı ve delegelerin iyice yorulması olduğunu söyledi. Başbakan'ın geleceğe yönelik hedefler koymaktansa dört yıllık iktidarının özetini yaptığı konuşmasında da, beklediğimiz heyecanı bulamadık. Çin Komünist Partisi'nden Avrupalı liberal parti liderlerine kadar yabancı konukların kongreye ilgisi etkileyiciydi, ama ara sıra güldürmek dışında delegeyi fazla heyecanlandırmadı. Peki neydi iktidar partisinin 1.5 milyon YTL'ye yakın harcama yaptığı pazar günkü büyük kongrenin anlamı? Bizce pazar günkü AK Parti kongresini tek şekilde okumak mümkün. O da Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmaya, ardından Başbakanlık koltuğunu Abdullah Gül'e bırakmaya niyetli olduğu... Kimse açıkça bunu söylemiş değil; ancak son haftalarda bu tezi güçlendiren sayısız ipucu var. Özellikle de AK Parti'nin kongresinden... Kongre öncesi Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül, Meclis'te kafa kafaya verip iki ortak gibi partinin üst düzey yönetimini birlikte belirlediler. Kamuoyundaki beklenti, Başbakan'ın seçime giden süreçte partinin Merkez Karar Yürütme Kurulu'nda köklü bir değişime giderek parti üst yönetiminin en az yarısını değiştirmesiydi. Oysa Başbakan, "dengeler" üzerine oynadı, olası bir değişimi kendisinden sonra gelecek genel başkan adayına bıraktı. Gül'e yakınlığıyla bilinen isimlerin hepsi, yerini muhafaza etti. Ortaya çıkan yapı, seçime yönelik değil, parti içi dengeleri korumaya yönelik mütevazı rötuşları içeriyordu. Ardından Dışişleri Bakanı'nın salona girişi var ki, kongreden birkaç gün önce Başbakan Erdoğan'ın Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıda Dışişleri Bakanı'yla ilgili sarf ettiği sözlerle de birleştirilince, Gül'ün partide "tartışmasız ikinci adam" olduğu vurgusunu pekiştirdi. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı, kongre salonuna birlikte geldiler. Ancak Erdoğan'ın isteği üzerine Gül salona Erdoğan'dan bir saat önce girdi ve büyük alkış aldı. Salonda ne Bülent Arınç, ne de diğer kurmayların ağırlığı bu ölçüde hissedildi. Kongre parti içi demokrasi açısından müthiş bir örnek sergilemedi. (Zaten listelerin delegeler değil liderler tarafından hazırlandığı hangi kongre demokrasi için iyi bir emsal teşkil edebilir?) Tek aday konumundaki Tayyip Erdoğan, oy kullanan 1332 delegenin 1330'unun oyuyla yeniden genel başkan seçildi. Genel başkan adaylığı için getirilen yeni kriterlerle, göstermelik bile olsa "güçlü tek adam" dışında genel başkan adayları çıkması zorlaştırıldı. Bu sayede Abdullah Gül'ün, bir zamanlar kazanma ihtimali az olsa da Necmettin Erbakan'a karşı adaylığını koyarak siyasi bir mesaj vermek isteyen genç Abdullah Gül benzeri bir rakiple karşı karşıya kalmaması sağlandı. İşte AK Parti bir dönemi, böyle noktaladı.
|