|
|
Özlerken utandığım...
10 Kasım'da ortaya yine "Gardırop Atatürkçüleri" çıktı. Yılın 364 günü güvelerin yediği Atatürkçü kıyafetlerini, kalpaklarını gardıroplarından çıkarıp, giydiler. Konuştular, yazdılar, çizdiler... 11 Kasım'da naftalinleyip, yerine astılar... Bugün 14 Kasım... İçimden yine Atatürk yazmak geliyor. Çünkü kıyafetim hep üstümde... Muhakkak dikkat ediyorsunuzdur. 10 Kasım'lar artık bir anmanın ötesine geçip, bir yakarışa, "Ah şimdi yaşasaydın, böyle mi olurduk" serzenişlerine dönüştü... Anıtkabir'e koşan yüz binlere her yıl yenileri katılıyor. Atatürk özlemi çığ gibi büyüyor. Gazetelere kocaman harflerle "Özledik" başlıkları atılıyor. Acaba diyorum, Atatürk'ü bu kadar hasretle andığımızı, onu bu denli çok özlediğimizi gören Ulu Önder'in kaşları çatılıyor mudur? Benim cevabım, evet... Atatürk, ölümünden 68 yıl sonra insanlarının hâlâ kendisine "muhtaç" durumda olmasına eminim ki pek sinirleniyordur. Onun ilkelerini, devrimlerini devam ettirecek, halkın güvenini kazanacak bir tane bile önder çıkmamasına yeis ediyordur. Evet, Atatürk'ü özleyelim. Ama bu kadar çok hasretini çektiğimiz için de kendimizden utanalım!..
|