|
|
Meğer insanlık ölmemiş
Umudumu kaybetmek üzereydim... İnsanlık adına... Önce 17 aylık bir bebeğe tecavüz, sonra iki buçuk yaşındaki çocuğun duvara çarpılarak öldürülmesi, insanlığın başına mezar taşı dikmişti. İnsanlık ölmüştü ve ben ölü bebekler için yazacaklarımı içime atıyordum. Zira içimden taşanların hepsini yazdığım gün, bu köşeye ve belki gazeteciliğe veda etmek zorunda kalacaktım... Hele o canilerle aynı havayı solumuş olma fikri bir cinnet gibi beynime üşüşüp dururken... Öyle ya, belki bir alışveriş merkezinde yanımdan geçerken omzuma sürtünmüştü o adamlar... Belki, aynı çöp kutusuna kağıt mendil atmıştık... Bu havayı onlarla birlikte soluyor olmaktan tiksinir hale gelmiştim... İçimden taşan kelimeleri geri itmekten yorulmuştum... İnsanlıktan umudumu kestiğim gün, atv'nin Güneydoğu'daki selzedeler için organize ettiği yardım kampanyasını izledim. İlik kanseri olan kadın, hastaneden arıyordu. Kendisi için başlatılan yardım kampanyasından 50 YTL'yi sel mağdurlarına bağışlıyordu. Bir emekli kadın, kurban için ayırdığı parayı gönderiyordu. Bir başka anne, kızına aldığı cep telefonunu satıp, parasını kampanyaya bağışlayacağını açıkladı. Üç aydır ev kirasını ödeyemeyen işsiz vatandaş cebinde kalan son 40 YTL'yi bağışladığını duyuruyordu. Diyarbakır'daki jandarma karakolundaki askerler aralarında topladıkları 1000 YTL'yi gönderdiler. Bir genç, vatani görevini yapmak üzere Elazığ'a doğru yola çıkmıştı. Babasının yol harçlığı için verdiği 100 YTL'nin 50'sini bağışladığını söyledi... İki haftadır kavrulan yüreğime azıcık su serpilmişti...
|