| |
Fonlar ve kazlar
Polonya'da dün yapılan yerel seçimlere AB fonları damgasını vurdu. Az-buz değil; Polonya 2007-2013 döneminde 60 milyar avro yardım alacak. O nedenle seçim kampanyasında başkan adaylarının projeleri yarıştı. Çünkü AB fonu demek, proje demek. Ve çünkü AB projelerde ve fon tahsislerinde yerel yönetimlere öncelik veriyor. Türkiye de "Üyeliğe hazırlık" politikaları çerçevesinde bu fonlardan yararlanıyor. Akmasa da damlar misali: 2004'te 250 milyon avro, geçen yıl 300 milyon avro, bu yıl ise 500 milyon avro ayrıldı. Hepsi de hibe. Ama ayrılması başka, kullanılması başka; amaca hizmet etmesi ise bambaşka bir konu. İstanbul'un en sevdiğimiz semtleri arasında Balat'ın özel bir yeri var. Tarihi dokusu, zamana direnmeye çalışan yapıları, uygarlıkların uyumunu yansıtan atmosferi nedeniyle. Geçen hafta Kadir Has Üniversitesi'nde verdiğimiz konferans sayesinde yolumuzun bir kez daha Balat'a düşmesinden yararlanıp bu çok özel semtin havasını soluduk. Ayrıca AB desteği ve fonlarıyla yürütülen "Fener ve Balat Semtleri Kentsel Rehabilitasyon Projesi"ndeki gelişmeleri yerinde inceledik. Doğrusu düşkırıklığına uğradık. Çünkü yıllardır yürütülen çalışmalar Hollywood'un kovboy filmleri seti gibiydi: Haliç boyunca serpiştirilmiş birkaç vitrin ama arkaları, yani sokak içleri el atılmadan duruyor. Bu gidişle atılacağı da yok. Fener-Balat evlerinin restorasyonu, 1996'da İstanbul'da yapılan 2'nci Habitat Kongresi'nde bu bölgenin "Dünya Kültür Mirası"na dahil edilmesinden sonra gündeme geldi. Fatih Belediyesi ve bu amaçla kurulan sivil toplum örgütleri elele verip, üniversitelerin desteğiyle kapsamlı bir proje hazırladılar: 16 hektarlık alanda onlarca cadde ve sokak yenilenecek, 1267 tescilli tarihi ev restore edilecekti.
Paralar nerelere gitti? 10 milyon avroluk bütçe hazırlandı. AB bunun 7 milyonunu üstlendi. Kalanını Toplu Konut İdaresi karşılayacaktı. 200 ev için kollar sıvandı ve ilk kazma 2000 başında vuruldu. Aradan 6 yıldan fazla geçti. Sonuç: 20 kadar ev restore edilebildi. Onlar da görevlilerin ofis olarak kullanmaları için. İddialı bir projenin neden göstermelik hale geldiğini ve fonların nerelere gittiğini merak ettik. İşte anlatılanlar: "Bir İspanyol şirketi geldi, AB'nin açtığı dış cephe düzenlemesi ihalesini kazanmış. Semti gezdi, evleri inceledi, bir eskiz hazırlayıp 'İşte böyle yenileyeceksiniz' dedi ve fonun yüklü bir bölümünü cebine atıp gitti. Sonra bir Hollanda şirketi geldi. O da iç mekan düzenlemesi ihalesini kazanmış. Bir plan yaptı, 'Buna göre çalışın' dedi, paraları alıp teşekkür etti. Şimdi AB Komisyonu kalan birkaç kuruşla her yıl 23 ev için ihale açıyor. Hepsi bu." Yani, AB fonlarının çoğu Avrupa'nın bir cebinden öbürüne aktarılıyor. Bize bu bilgileri veren dostumuz, "Bana da geldiler" dedi, ekledi: "Bir İskoç firmasının temsilcileriymiş. 'Şu kağıda imza at, gerisini biz hallederiz. AB fonlarını kırışırız' dedi. Reddettim. Ama benden sonra gittikleri adreslerden birinde mutlaka amaçlarına ulaşmışlardır." Kısacası, AB fonları Avrupa'da "Hazine avcılığı" haline geldi. Önemli olan, o avcıların "Yolunacak kaz"ı durumuna düşmemek. Bunun da çözümü, başta belediyeler olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşların mutlaka konunun uzmanı ve dürüst kişilerle işbirliği yapmalarından geçiyor. Bir tavsiye: O tuzağa düşen Balat'ı ilk fırsatta ziyaret edin. Çünkü evlerin çoğu sıra kendilerine gelinceye kadar son nefeslerini vermiş olacak.
|