| |
|
|
Bir doğum günü yaşamak..
Gün harika bir sürprizle başladı.. İnanın bugüne dek aldığım en güzel doğum günü hediyesiydi.. En duygulu.. Sabah işe geldim çalışıyorum.. Ben çalışırken kapı açılmaz.. İçeri girilmez.. Açıldı, Feride girdi içeri.. "Pro Sevgiyle sunar" dedi, karşımda durup.. Pro, onun şirketi.. Benim şirketim sanki.. Beni içlerinden biri kabul etmişlerdir yıllardır.. Aileden biri.. Tüm özel günlerine çağırırlar.. Ben de bayılırım gitmeye.. Dünyanın en güzel kızları ile çalışır Feride çünkü.. Ardından bir müzik başladı, benim ses düzeninde.. Meğer işbirlikçi Yasemin organize etmiş burayı da.. Sonra kapıdan birer birer o dünya güzelleri girmeye başladı.. Şarkı söyleyip dans ederek.. Koltuğumda kala kaldım.. "Ah bu hayat çekilmez" şarkısının sözlerini yeniden yazmışlar.. Stüdyoya girip seslendirmişler, bir CD yapmışlar.. Çalan o.. Şimdi de önümde canlı söylüyorlar dans ederek.. Tam bitmeye yakın Fatih göründü kapıda.. "Eat your heart out" dedim.. "Çatla sen!.." Kızlar şarkıya baştan başladılar.. Her kupleyi bir solist söylüyor, nakaratlar 7 kişilik koro.. Fatih dinledi, dinledi, "Bunlar Hepsi'nden iyi" dedi.. "Sen şarkının sözlerini iyi dinle" dedim.. 'Hıncal Olmasa' şarkısını iyi dinle.. "Sende bu koskoca yürek olmasa Sende bu akıp giden kalem olmasa Birde cana can katan o Kahkahan olmasa, kahkahan olmasa
Ahh bu basın çekilmez Ahh bu basın çekilmez Sen olmasan Hıncal Gerçekler hiç yazılmaz
Sende bitip tükenmeyen merak olmasa Sevgiyle yazdığın o köşen olmasa Birde cana can katan o Kahkahan olmasa, kahkahan olmasa
Ahh o fularsız olmaz Ahh Hıncalsız hiç olmaz Sen olmasan Hıncal Ahh hayatın tadı olmaz
Gönlünde bu dinmek bilmez sevgi olmasa Gözlerinde tükenmeyen ışık olmasa Birde cana can katan o dostluğun olmasa Dostluğun olmasa
İyi ki varsın Hıncal Seni seviyoruz Hıncal İyi ki doğdun Hıncal Pro'dan nice yıllar" Bir de pasta çıktı ortaya.. İroş'tan.. Yasemin'in ressam kızı.. Sevgili İroş'um.. Üzerinde tek mum.. Kızın cep harçlığı yeter mi, benim yaşım kadar mum almaya.. Mumu üflerken, pastayı keserken, ne kadar zorlandım bilemezsiniz.. Sonra "Tamam" dedim, "Teşekkürler.. Bir an evvel gidin bakalım.." "Tabii" dedi, Feride.. "İş saatini böldük. Çalışamaya devam etmen lazım.." "Hayır" dedim.. "Daha fazla tutamayacağımı biliyorum, göz yaşlarımı kızlardan saklamak için.." Akşam Borsa'daydık.. Son yıllarda hep Ertekin'de toplanırız biz.. Ertekin organize eder.. Çağıracaklarını çağırır, haberim bile olmaz.. Her şey sürpriz.. Doğrusu da o.. İnsan kendine "Gün" yapar mı?.. Dostlar, aile ne güne?.. Bu defa 20 gün evvelden Rasim dedi ki, "Yemeği bizde yiyelim mi?.." Rasim dostu red mümkün mü?.. Peki dedik.. Harika bir yemekti.. Neleri sevdiğimi iyi bilir Rasim.. Hepsini indirmiş sofraya.. Yedik.. Yedik.. Yedik.. Sonra üzerinde 5 mumla pasta geldi.. Üflerken müzik duyuldu.. "Happy birthday to you" diyor.. Diyen Louis Armstrong.. Nasıl severim büyük ustayı.. Ama Happy Birthday'i ilk defa dinliyorum, Büyük Satchimo'dan.. Nasıl yüreğe söylüyor.. Bitti ve başladı bilin bakalım.. "All alone am I, ever since your goodbye.." "Sen gittiğinden beri öyle yalnızım ki.. Etrafımda yığınla insan, Ama ben tek bir ses duymuyorum Kalbimin yalnız çarpışlarından başka.." "Tamam" dedim.. "Zengin kalkışı.. Gidiyoruz.." Nereye.. M. Ali'ye.. Les Ottomans'ın avlusunda Q Caz Bar'ı açıyor.. Geçen hafta Ünal (Aysan) oteli gezdirirken buraya da uğradık.. Bir şantiye.. "Senin doğum gününe yetiştireceğim" dedi, M. Ali.. Ünal, bu işlerin sarrafı.. "Rüya görüyorsun" diye güldü.. M. Ali başında durdu işin.. Bitirdi.. Osmanlılar Otelinin yanında bir padişah otağı oturtmuşlar, gene Osmanlı motifleriyle.. Bir manzara ki olmaz böyle şey.. Pırıl pırıl Kuleli.. Babamın mektebi.. Beylerbeyi Sarayı.. Dünya güzeli Boğaz.. Boğazında kolyesi, Köprü.. Kötü komşu insanı mal sahibi edermiş.. Çirkin İsviçreli, Çırağan'ın gururu Q Caz Bar'ı oradan ayrılmak zorunda bırakmıştı.. Şimdi çok daha muhteşem bir Q Bar var.. Emsalsiz.. Böyle bir manzara ile dünyada emsalsiz.. Amerika'dan harika bir caz gurubu getirmişler.. "Karmilla Ali ve Brawener Kardeşler Dörtlüsü".. 30 kasıma kadar bunlar var.. Sonra yenileri.. Çirkin İsviçreli'ye (Onu da Çırağan'dan gönderdiler sonunda) teşekkür mü etmek gerek acaba, böylesi bir güzelliği İstanbul'un kazanmasına yol açtığı için. Gece yarısını az geçe, benim ünlü kuralın zamanı geldi.. "Puro biter, Hıncal gider!.." Kapıda magazinci kardeşlerin kameraları arasında buldum kendimi.. "Hıncal ağbi ne olur gücenme.. Kaç oldu" dediler.. "Niye güceneyim ki" dedim.. "Yaşımla gurur duyarım ben!. 67!.."
|