|
|
|
|
|
|
'Kızımın acısını zor konuşurum'
-Kolay kızar mısınız? - Ben kızmamalıyım. Hele parti genel başkanlığından sonra hiç kızmamalıyım diye düşünüyorum. Sabır, sabır sabır. Kızarsam kötü olur biliyorum.
- Sabrı öğrendiğiniz yer belki de siyaset değil, evlat acısıdır. Bunu nasıl yaşıyorsunuz? - Vücudunuzun bir parçasını her zaman eksik hissedersiniz. Yalnız kaldığımızda, bazen eşimle beraber olduğumuzda hissediriz. Hayatınızın bir parçası gibi yaşamaya mecbursunuz. Hayatın yoğunluğu, işlerin yoğunluğu bir avantaj teşkil edebilir gibi durur ama bazen bir girdabın içine kapılırsınız. Bir an gelir, bir saniye aklınıza geldiği vakit sanki vücudunuzun hayati organlarından birinin o anda olmadığını hissedersiniz. İçinize kapanırsınız, yalnız kalmak istersiniz. Kimseyi görmek istemezsiniz o anda. Bunu da aşabilmelisiniz. Hayat böyle bir şey. Sabır diye bir duygumuz olmasa yaşamak mümkün değildir.
- Kız evlatla baba ilişkisinde aşk vardır bir de.. - Ben onu çok zor konuşurum. Konuşmayayım hiç.
- Eşler çok kolay atlatamıyormuş böyle derin acıları. Öyle ki, ayrılıklarında bile bilinçdışında o acıdan kaçmak için birbirlerinden uzaklaştıkları görülürmüş... - Biz tam tersi birbirimize sarılarak, sığınarak, inanarak aşmaya gayret ettik. Diğer evladımız için hiç olmazsa o var dedik. Düşkünlüğümüz arttı. Ama anne için daha da zordur. Onlar benden daha fazla süreyi paylaştılar. Hayatımda hiçbir şeyden bu kadar pişman olmadım. Kızımı kaybettiğimde tek pişmanlığım işim dolayısıyla çok fazla dışarıda vakit geçirmiştim. Keşke ona daha fazla zaman ayırabilseydim dedim, çok daha fazla hatıra kafamda biriktirmiş olsaydım dedim.
|
|
|
|
|
|
|
|
|