|
|
|
|
|
'Fener atamıyorsa ben ne yapayım?'
|
|
Fenerbahçe "16 dakika uzamış, ne var bunda... Sana bir fırsat, at golünü, al şampiyonluğu. Futbolcuları kaleciyle karşı karşıya kalıp golü atamıyorsa, müsebbibi ben değilim herhalde. Art niyettir bu, ahlak dışı işler peşinde koşmaktır."
Oya Aydoğan "Gençlik dönemimde babam Saffet Ulusoy'dan çok dayak yedim. Oya Aydoğan'la babamdan gizli evlendim. Babam öğrenince çok zor günler yaşadık. Üç-dört ay sonra boşandık."
'Gizli evlenince babam evde kıyamet kopardı'
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, gençlik günlerini anlattı: "Babamdan çok dayak yedim. Bazen onunla karşılaşmamak için sabaha kadar bekler, eve öyle girerdim. Annem az idare etmedi beni...".
Haluk Ulusoy'un, seveni de çok sevmeyeni de. Ulusoy, tanımadığı kişilere karşı biraz mesafeli biri. Önce şöyle bir tartıyor, kelimelerini özenle seçiyor... "Tutucu, hatta maço tarafım vardır ama özellikle milli olaylarda gözlerim doluverir," diyor. Belki de bütün Karadenizli erkekler gibi sert görünüşlü ama yumuşak bir kalbe sahip. Ailesini anlatırken sesi ne kadar sakinse, söz federasyon seçimlerine gelince, o kadar yükseldi. Her ne kadar "Fenerbahçe'yi çok seviyorum," dese de yine kulübü kızdıracak açıklamalar yaptı. Her cümlesinden biri vatan sevgisi ve milli hisler olan Ulusoy'un, "Beni dava eder, başkanlığımı tehlikeye sokarlarsa önce FIFA, ardından UEFA'ya giderim," demesini garipsemedim desem yalan olur. Ulusoy'a "Bir daha başkan olma şansınız yok, ama kanuni olarak daha önceki başkanlığınızı yarım bıraktığınız için bir şansınız varmış, ne diyorsunuz?" diye sordum. Aldığım cevap manidardı. "Bu hukuki bir hak. Elbette ben de sahip olduğum her hakkın peşinden gideceğim."
- Trabzonlu bir aile, beş kardeş, tek erkek çocuk sizsiniz... - Öyle. Ama hiç şımartıldım diyemem. İlkokulu Trabzon'da okudum. Ortaokulun iki yılını İstanbul'da okudum. Sonra tekrar memlekete döndüm, sonra tekrar geldim. Bizim aile ataerkil bir aileydi. 48 yaşındayım, iki çocuğum var, bugüne kadar babamın yanında kahve içmedim.
- Kahve içince ne oluyor ki? - Onu terbiyesizlik sayardık. Hâlâ da öyle düşünürüz. Babam bir gün bile böyle bir şeyi talep etmedi ama ilişkilerimiz hep bir saygı içindedir. Örneğin, aile üyelerinin dergilerde resimleri çıktığı zaman bize çok kızar. "İşlerinizle gündemde olun," der. Bana da kızar, amcamın oğlu Alican'a da. Hiçbir zaman aşırı davranışların adamı olmamıştır. Aşırı hayatları hiçbir zaman tasvip etmez. Dürüst, işine, ailesine düşkün, çocuklarının iyi bir yerlere gelmesini isteyen biri olmuştur. Ben de öyle olmaya çalışıyorum. Ben de onun gibi biraz tutucuyum.
- Tutucu derken? - Örneğin gece hayatını sevmem.
- İyi de şimdi sevmiyorsunuz herhalde. Bir zamanlar sizin de hızlı bir gece hayatınız vardı. Dergilerde resimleriniz, çapkınlıklarınız... Yanlış mı? - Gençlik dönemimde, evet (gülüyor). Gençlerin her şeyi yaşaması lazım aslında. Babamdan o dönemlerde çok dayak yedim. Çok kızardı bana. Eve nasıl geleceğimi bilmezdim. Hangi kapıdan girsem, kaçta girsem diye hesaplar yapardım. Hatta öylesine korkardım ki sabahı bekler, sanki yeni çıkıyormuş gibi yaptığım da olurdu. Annem sağ olsun, beni kurtarmak için elinden geleni yapardı. Babamla benim aramda kendisini parçaladı, durdu.
- Yani siz sonradan uslandınız. - Muhakkak. Ben çok genç yaşta evlendim. 23 yaşındaydım.
- Bir dakika, Oya Aydoğan ile olan evliliğinize ne oldu? - O evlilik bundan önce. Üç-dört ay sürdü. Babamın haberi bile olmadı. Gizlice evlendim. Düşünebiliyor musunuz?
- Nasıl cesaret ettiniz? - Gençlik cesareti, Karadeniz cesareti işte! Babam evliliği sonradan öğrendi. Haberi olunca çok zor günler yaşadık. Kısaca büyük kıyamet koptu. Ama yaşanması gerekiyormuş. Sonra da boşandık zaten. Gençlik hatası.
- Şimdi? Tutucu bir hayatınız mı var? - Hanımı dışarı bırakmıyorum, çocuklarımı eve kapatıyorum gibi bir tutuculuk değil benimki. Babamızdan aldığımız terbiye ve kültürü devam ettirmeye çalışıyoruz. Tabii ki çocukların da gezip tozması gerekiyor.
- Ya sizden habersiz evlenirlerse? - Valla bilemiyorum ne tepki vereceğimi. Ama gerek yok ki böyle bir şeye. Ben çocuklarımla oturup her şeyi konuşabiliyorum. Biz babamızla böyle değildik. Babamın yanında ayaklarımı uzatıp, hâlâ oturamam. Küçükken yüzünü bile göremezdim. Babam dağ bayır, para peşinde koşuyordu.
- Hiç futbolcu olmayı düşlediniz mi? - Hayır. Aslında iyi santrafordum, iyi de sol ayağım vardır. Mersin'de oturduğum zaman da haftanın üç günü futbol oynardım. Ama ben hep babam gibi işadamı olmayı hayal ederdim. Önce nakliye işi yaptım. Futbol dünyasından hiç kopmadım. Çeşitli kulüp başkanlıkları yaptım. Rahmetli Özal'ın "Turizme önem verin," dediği bir dönemde turizme girdim. Müthiş bir liderdi.
- Başbakan Tayyip Erdoğan'ı Özal'a benzetiyorlar, katılıyor musunuz? - Özal ile kimseyi kıyaslamak istemiyorum. Turgut Özal bu ülkenin ufkunu açtı.
- Kuşadası'nda otelcilik yaparken bir gün "Futbol federasyonuna girer misiniz?" diye bir teklif gelmiş. Giriş o giriş. Peki Futbol Federasyonu Başkanı olmak niye bu kadar önemli? - Hayatımda bir gün bile "Ben başkan olayım," diye düşünmedim. Ama olaylar öyle gelişti. Benim haklarım gasp edilip başkanlığım engellenmeye çalışılınca, o zaman hırs ve gurur yaptım. Yedi buçuk yıl bu ülkeye hizmet vermişim. En azından gidişimin daha şık olması gerekirdi. Bir teşekkür gerekirdi. 18 ay federasyonun dışında kaldığım dönemde, canım çok acıdı. Hayatında bilet parası verip maça gitmemiş kişiler başkan oldu, yönetime girdiler. 18 ayın iyi tarafı, kimin dost kimin düşman olduğunu görmemdi. Beni arkamdan vuranları o zamana kadar fark etmemiştim. Yani çevremde bir temizlik yaptım. Bu eziyetin karşılığında, "Allah bir gün beni oraya getirecek," dedim.
- Biraz büyütmüyor musunuz? Tekrar soruyorum, başkanlık bu kadar önemli mi? - Çok büyük bir onur, gurur ve çok büyük bir güç tabii. Önemli olan o gücü doğru yere kullanmak. Futbol Federasyonu'nu bugüne kadar hep siyasetten uzak tutmaya çalıştık. Her zaman etkisi vardı ama son dönemde fazla işin içine girdi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|