|
|
|
|
|
Sorunun ana nedenini eğitim sisteminde aramalıyız
Araştırma sonuçları, bize, Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliği açısından öncelikle şu acı gerçeği anlatıyor: Türk gençliği, az oranda okuyan-yazan, ama daha çok konuşan-bakan bir kitle. Genellemeye gidersek Türk milleti, meşgale olarak okumaya, öğrenmeye yönelmiyor; zamanını daha çok konuşarak değerlendiriyor. Kişi başına düşen gazete satış oranı bugün toplumların gelişkinliğini ölçmek için esas alınan göstergelerden biri. Gençlerin gazete okumamasının nedenlerini uzun uzun araştırmak, tartışmak zorundayız. Sorunun ana nedenini doğrudan eğitim sisteminde aramak gerekir diye düşünüyorum. Liselerimizdeki yerleşik eğitim sistemi Türkiye'de ve dünyada ne olduğunu merak eden gençler yetiştirmiyor. Eğitim sisteminden olan bitenleri sorgulayan, kavramaya çalışan biri nesil çıkmıyor. Buradan hareketle, eğitim sisteminin kalitesinin çok geride kaldığına hükmedebiliriz. Keza, salt ÖSS'de başarıya odaklanan bir lise eğitim düzeni de, yine kitap ya da gazete okuyan değil, zihinsel egzersizleri daha çok test çözmeye yatkın gençler üretiyor. Bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasının, bilgisayar ile toplumsal gelişme arasında her zaman doğru orantılı bir ilişkinin kurulamayacağını da kanıtlıyor. Çünkü bilgisayarın magazin, fal ve astroloji sitelerine girmek ve chat yapmak için kullanılması ilerlemeye işaret etmiyor. Ebeveynlerin çocuklarının iyi yetişmeleri açısından onlara daha orta okul yıllarından itibaren gazete okuma alışkanlığını kazandırmaları gerek. Çocuğunuzun iyi yetişmesini istiyorsanız, eve her gün düzenli olarak gazete alacaksınız. Yalnızca TV izleyen bir anne babanın çocuğunun, onlardan nasıl farklı davranmasını beklersiniz ki? Büyük gazetelerimizin gençlere gazete okuma alışkanlığını kazandırmak için ulusal düzeyde kampanyalar yürütmeleri bu noktada yararlı olabilir. Bu noktada rekabet yerine işbirliğine yönelmek, uzun dönemde sektör açısından olumlu sonuçlara kaynaklık edebilir.
|