|
|
'Artık bayramlardan korkuyorum'
74 yaşındaki usta oyuncu Erol Günaydın, yokluk içinde geçen eski bayramların bugüne oranla çok daha şenlikli geçtiğini söylüyor. Artık bayramlardan korktuğunu da saklamıyor
Bayram yaklaştıkça özellikle evlerimizin büyüklerinden "Ah o eski bayramlar," diye başlayan cümleleri duymaya alışığız. Anneannelerimiz, babaannelerimiz, dedelerimiz özlemle andıkları çocukluk ve gençliklerindeki bayramları anlatmayı çok sever. Biz de bayram gelmeden büyüklerimizi ziyaret edelim ve eski bayramları konuşalım istedik ve tiyatro sanatçısı Erol Günaydın'ın kapısını çaldık. Biz daha içeri girer girmez "Ya bayram ne zaman çocuklar, ne kadar kaldı?" diye soran Günaydın, çoğu yaşıtı gibi eski bayramlardan eser kalmadığını düşünüyor. 74 yaşındaki usta oyuncu "Eski bayramlar garibandı, ama her şeye rağmen günümüz bayramlarından çok daha şenlikliydi," diyor.
- Bayram yaklaşıyor, biz de hemen öncesinde sizi ziyarete geldik... - Eski bayramlar da iyiydi, yeni bayramlar da iyi. Aslında yeni bayram diye bir şey yok, en azından şehirde yok. Artık herkes bayram diye yazlıklara, tatile gidiyor. Ama bu demek değildir ki bayram da dostluklar da bitti, bayramlaşmalar kayboldu gitti. Hayır, yine milletin içinde bayram, bayramlaşma var. Aileler yazlığa gidiyor ama gittikleri yerlerde birbirlerine komşuluk ediyorlar. Her yıl bir önceki yılı konuşuyorlar.
- Eskiler artık daha çok konuşulur oldu değil mi? - Tabii geçmiş daima insana tatlı geliyor, bir tek çocuklara gelmeyebilir. Çünkü çocuklar geçmişi değil, geleceği konuşurlar. Yaşlılar içinse geçmiş seneler çok kıymetlidir, özlem duyarlar o günlere. O yüzden "Nerede benim gençlik zamanım?" diye geçmişlerinden söz eder, aile albümlerine bakarlar.
- Siz özlüyor musunuz geçmiş günleri? - Valla ben aslında geçmişteki güzel şeyleri istiyorum tabii, okul arkadaşlarımı, gençliğimi... O günlerin güzelliğini biliyorum. Bir tek ondan şikayetçiyim, insanlar aynı kalsalardı da doğayı bozmasalardı. İstanbul'un ağaçları, yeşilleri, o erguvan renkleri, denizin tertemizliği, bayramlarda çocuklar yeni elbiselerini giymiş.. Bütün bunlar olsaydı, onların yanında uygarlık da olsaydı. Ama uygarlıkla birlikte bütün bu güzellikleri yitirdik, ben ona üzülüyorum. Yoksa aslında eski bayramlar garibandı, fakirdi.
- "Bayramlar fakirdi ama daha mutluyduk," diyorsunuz... - Evet, yokluk vardı ama yoksulluk yoktu. Bugünkü dönen salıncaklar yoktu, tahta kayıktan salıncağın içine binince çok sevinirdik. Bugün keşke öyle bir bayramı filmciler çekseler de o kadar basit şeylerle, fakir bayramlarda çocukların nasıl eğlendiklerini, bugünlere nasıl geldiklerini gösterseler.
- Zenginlik bayramlarda tad bırakmadı yani... - Teknoloji duygusallığı, romantizmi aldı götürdü. O romantik günler çok gerilerde kaldı. Sonra insanlar hayal güçlerini yitirdi, çünkü hayalini kurduğunuz şeyler artık gerçek oldu. Bu zamanın filmleri için de geçerli. Benim eski sinemalarım daha güzeldi, daha sıcak, daha romantikti. Şimdi ben bir de bayramlardan da korkuyorum.
- Neden peki? - Ramazan'da herkes oruç tutuyor, içki içmiyor. Ya da dini bütün olmayanlar bile bir ay perhiz yapayım diye içmiyor. Ama Ramazan biter bitmez, bayramla beraber meyhanelere saldırıp bir içiyorlar ki, kavganın biri bin para. Şişeler kırılıyor, sokaklarda yıkılan yıkılana.
- Kavgalardan korkuyorsunuz... - Ramazan bitti bayram geldi, bunlar içerlerse diye korkuyorum. Sevinçlerinden yıkacaklar yine ortalığı. Artık bizde sevinmek ölüm demek. Sevinen millet vahşi olmaya başladı. Ben böyle bir şey görmedim. Gençliğimde ne kadar rahatmışım. Galatasaray'da okuyordum, Beyoğlu'nun en güzel zamanlarını gördüm. Şıklık içinde bir Beyoğlu. Bütün okullar boşalır, rengarenk kıyafetlerimizle sinemalara gideriz, bu kavgalar, dövüşler yoktu.
Eylem BİLGİÇ
|