Siyaset gerçek hizasını buluyor
Siyasetin rutine girdiği, herkesin daha milliyetçi, daha üniter kesildiği bir ortamda, devletin siyasetçisi görülen Mehmet Ağar'ın çıkışı oyunun gidişatını etkiledi. CHP ve onun etkisindeki ANAP'ın giderek daha ulusalcı bir çizgiye geldiği, Kürt sorununu görmezden gelmekle kalmayıp çözüme yönelik her adıma öfkeyle karşı çıktığı, Avrupa Birliği'ni Türkiye'yi bölmeye yönelik bir gelişim olarak değerlendirdiği bir ortamda, iktidar partisi de selameti milliyetçi çizgiye kaymakta bulmuştu. Özellikle Erdoğan'ın Diyarbakır gezisinin ardından, Şemdinli'de art arda patlayan bombalar iktidarı rahatsız etmiş, Kürt sorunu bir kenara atılmış, adı bile ağza alınmaz olmuştu. Böyle bir ortamda Ağar'ın "Dağda silah taşıyacağına ovada siyaset yapsınlar" açıklaması ve Genelkurmay Başkanı ile giriştiği polemik gündeme geldi. Ağar'ın bu tartışmada geri adım atar bir tavır takınmaması ve sözlerinin arkasında durması, çıkışının ağırlığını artırdı. DYP'nin Türkiye'nin en önemli sorunu karşısında rutin dışı, ülke koşullarında radikal bir çıkış yapması herkesi afallattı, ister istemez AK Parti'yi de. Ülkenin temel sorunlarına kafa yorması gereken, çözüm önerisiyle halktan oy isteyecek olan siyasetçiler bu coğrafyada nedense devletin memuru gibi görünür. Subay sınıfı, siyaseti kendi denetimi altında çalışan ve çizilen sınırların dışına çıkmaması gereken bir alan olarak görür. Böyle bir anlayışın bizi getireceği nokta, siyaset sınıfının yol, havaalanı, ihale işleriyle uğraşıp gerekirse yolsuzluğa bulaşması ama devletin temel politikası hakkında fikir üretmemesidir. Açıkçası siyaset sınıfı da bu role uygun davranagelmiştir. Kendisine sosyal demokrat diyebilen CHP'nin milyon dolarlık parti binası olmasına rağmen bir araştırma merkezi olmamasının ana nedeni budur. Ama sorun CHP ile sınırlı kalmamaktadır. Bütün siyasetçiler kendilerini askerin bir adım gerisinde görmektedir. Devletin adamı olarak değerlendirilen Ağar çıkışıyla hizayı bozmuştur . Siyasetçinin güçlü ve dirayetli olması, ülke sorunlarına çözüm yolları önermesi ve bunları savunması, ordunun yapısıyla ilgili bir konu değildir. Elbette Türkiye'nin güçlü bir orduya, polis teşkilatına ihtiyacı vardır. Ama Türkiye'nin etkin ve bağımsız bir yargı sistemine, barış ve huzur içinde yaşamaya da ihtiyacı vardır. Siyasetçinin görevi bu ortamı sağlamaktır. Şimdi merkez sağdan gelen bir parti, radikal bir çıkış yapmış ve bu ortamı sağlamaya yönelik bir öneride bulunmuştur. Ağar'ın çıkışı kimilerini kızdırmış, rahatsız etmiş olabilir. Demokrasi rahatsızlıkları sistem içinde özümseme rejimidir bir bakıma. Kimin tepkisi ne olursa olsun Ağar, amaçsız akan kanı durdurma, barış ortamını kurma yolunda sivil siyasetin de söz hakkı olduğunu göstermiştir. Bu çıkış AK Parti'nin de kendi hizasını bulmaya yardımcı olacağından yerinde bir çıkıştır, desteklenmesi gerekir.
|