Avrupa Yatırım Bankası'nın geçen hafta Atina'da düzenlediği, "GüneydoğuAvrupaHareketi" konulu forum her yönüyle ilginçti. TürkiyeAB ilişkilerinin geleceği, TürkYunan diyaloğu, Başmüzakereci Ali Babacan'ın Avrupalı muhataplarınca nasıl algılandığı, 2007'deki duble seçim, Başbakan'ın sağlığı, IMF'nin zoraki kabul ettiği bütçe, KİT zamları, vergi ayarlamaları... Deyim yerindeyse her şey vardı. Önce AB tarafına bakalım Babacan, hükümetin AB gündemini sıcak tutma politikası çerçevesinde her hafta bir başkente gidiyor. Genç ve dinamik görünümü ile puan topluyor. Ancak, AB ile müzakerelerin kilitlendiği siyasi alanlarda sadece ezberini dile getiriyor. AB çevrelerinde yeni dostluklar edinme çabası, giderek seçim öncesinde "DostlarABiletemastagörsün" biçimine dönüşüveriyor. Tabi konu, Türkiye'nin ekonomik önemine gelince şartlar değişiyor. Babacan'ın, "ABD,Rusya,Çinveİsviçre'densonraAB'nin5.büyükihracatpazarıTürkiye" hatırlatması dikkat çekici bulunuyor. Müzakerelerhızkesecek TürkYunan ilişkileri bağlamında ise öncelik, Kıbrıs sorunu. Babacan'ın, "KKTC üzerindeki izolasyonlar kalkmadan Türkiye'nin limanlarını ve havaalanlarını Kıbrıs Rum tarafına açması mümkün değil" dediği dakikalarda Yunan Dışişleri Bakanı Bakoyanni, kendisini tekzip edercesine "İki konu arasında bir bağlantı yok" diyor. Buna rağmen Babacan, "NepahasınaolursaolsunTürkiye,tektaraflıbirşeyyapmayacak" demekten geri durmuyor. Sonra, hukukçuların geliştirdiği şu tezi ortaya atıyor: "Türk tırları nasıl ki İtalya'ya, Avusturya'ya belli bir sayıdan fazla giremiyorsa Rum gemileri de Türk limanlarına aynı şekilde giremiyor. Ama Kıbrıs Rum malları serbest dolaşımda. Rumlar vizesiz Türkiye'ye gelip gidebiliyor. Sadece taşıma vasıtalarında sınırlama var." Oysa aynı platformda AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi OlliRehn, Kıbrıs konusunu kastederek yine "Trenkazası" uyarısı yapıyor. Lakin bu sözü vitrinde kalıyor. Çünkü Kıbrıs yüzünden Türkiye'nin AB sürecine zarar gelmesini kimse istemiyor. Hatta Babacan, "Sürecin kopmasını Rumların dahi öngördüğünü sanmıyorum. Ağır bir sorumluluk" diyor. 2007'deTürkiye'deseçimsürecininbaşlaması,bazıABülkelerindebizdekigibiseçimtakvimininişleyecekolması,müzakerelerin1yılöteleneceğinigösteriyor.Bunuherikitarafdakabullenmişgibi.BabacaniseABülkelerindeboygösteripiçkamuoyunuoyalayıphükümetezamankazandırıyor. Babacan'la Atina'da görüşen Rehn, 8 Kasım'da açıklanacak İlerleme Raporu öncesinde, AB'nin hazmetme kapasitesinin coğrafi bir kavram olmadığının altını çiziyor. Hırvatistan'la süren müzakerelerin, Balkanlar'a örnek olacağını belirtip Türkiye'den önce Makedonya, Bosna ve Arnavutluk'a yeşil ışık yakıyor. Zamlarvevergiartışıyolda BuaradaekonomininkaderinibelirleyenIMFveABçıpasındakigevşeme,bellietmesedeBabacan'ırahatsızediyor. Örneğin, müzakerelerin askıya alınması ihtimali karşısında Babacan, "Ekonomimiziçvedışgelişmelerekarşıeskiyekıyasladahadayanıklı.Olumsuzsenaryoyukimseistemiyor.Onunüzerindedurmakdoğrudeğil" diyerek moral arıyor. Yunan Ulusal Bankası Başkanı Arapoğlu ile buluşmasına değinip, "Daha küçük çaplı bir Yunan bankası da Türk bankacılık sektörüne girmeye karar verdi. Şimdi Yunan reel sektörünün gelmesini bekliyoruz" sözleriyle ümit pompalıyor. Babacan'ın Ankara'ya döndüğü saatlerde uçakta karşılaştığımız bir müsteşar yardımcısı, bakanlara da hakim olan kaygıyı şöyle yansıtıyor: "Cumhurbaşkanlığıseçimiuğrunaekonomifedaediliyor.Temmuz'dakararlaştırılandoğalgazveelektrikzammıerteleniyor.Tenceredekibuharartıyor.BunuIMFdegörüyor.KİTzamlarıkaçınılmaz.Ayrıca,alkollüiçkilervesigaradayeniÖTVayarlamasıyolda.Nasılsa2006enflasyonhedefitutmayacak.Hiçolmazsazorunluzamlarıyapmakgerek.Yoksaduvaratoslayacağız!"