|
|
Sen de mi Hakkı Devrim!
Meğer Hakkı Devrim de ana gazetede 'köşe yazarlığı', 'baş yazar', 'yazı işleri müdürlüğü', 'yayın yönetmenliği' gibi önemli koltukları kadınlara uygun görmeyenlerdenmiş. 32.Gün'de kadınların, 'kadın' oldukları için o makamların gerektirdiği mücadeleyi yapamayacaklarını söyledi. Bunu söylerken de 'sanki kadınları korur, güya kadınları düşünür' havasındaydı. Ve de samimiydi, rol yapmıyordu yani. Gerçek düşüncesi buydu. Demek istiyordu ki; öylesine berbat, kötü, sevimsiz, istenmeyen, yorucu, kırıcı bir işti ki bu işler; her zaman güzel, kibar, yumuşak, saygılı, hanımefendi olması ve hep alttan alması gereken kadınlara yazık olurdu! Doğamız gereği kaldıramazdık. En iyisi haddimizi bilerek, bu pozisyonlara özenmememizdi. Hem niye istiyorduk ki? Ne istiyorduk? Derdimiz neydi? Neden şikayet ediyorduk? (Yine yakınan konumundayız!)
GÖRÜNEN ENGELLER Geçen hafta bu köşede yazdığım gibi eleştirdiğimiz aynen bu zihniyet. İş ayrımı yaparak, daha baştan kapıları kapamak. 'Görünen engeller' yok belki ama 'görünmeyen engeller' o kadar çok ki! Kapılar açık ama aralı. Hem geride hem de arada bir sürü ayak var sizi içeriye almamaya direnen. Not: Tartışmayı başından itibaren takip eden Medyatava da ayrımcı çıktı! Meseleyi sadece erkek yazarların gözüyle değerlendirdi. Bir not daha: Bu yazı geçen hafta yazıldı ama yer darlığından gecikti. 'Bayat'laması mümkün olmadığı için de kullanıldı.
|