| |
Dışarıdakilerin sayısı içeridekilerden az mı sanki?
Akıl hastanesinin duvarı üzerinde bir akıl hastası oturmuş, yoldan gelene geçene bakıyormuş. Geçenlerden biri "Siz içeride kaç kişisiniz" diye sormuş akıl hastasına. Gülmüş akıl hastası, "Asıl siz dışarıda kaç kişisiniz" diye cevap vermiş. "Dışarıdakiler"in bireysel çılgınlıklarını yansıtan haberleri okurken, herhalde onların sayısının içeridekilerden az olmadığını hepimiz tahmin ediyoruzdur. Eşini öldüren, ablasını boğan, öğretmenini bıçaklayan, anababasını katleden insanların haberleri, eskisinden daha fazla görülmeye başladı. Ama bunlar neticede bireysel çılgınlıklar. Dünyanın her ülkesinde, her toplumda var böyle insanlar. Kimi kimseye zarar vermeden aramızda dolaşıyor ve uyumsuzlukları ile sadece kendilerine zarar veriyor. Kimi de haberlere konu olan cinayetlerin ve hatta katliamların faili oluyor. Ama bir de "Toplu çılgınlıklar" var ki bunları anlamak kolay değil. Bunlara çok basit bir örnek verirsek, bizdeki Fenerbahçeli ve Galatasaraylı fanatiklerin birbirlerine karşı hissettikleri düşmanca duyguların yansımasını gösterebiliriz.
FANATİKLER Bu iki kulübün futbol takımlarının ligdeki performansları da, Avrupa ligi ve kupası maçlarında sergiledikleri oyunlar da açıkçası pek parlak değil. Ülkesi İngiltere'de Manchester United taraftarı olduğunu söyleyen ve Türkiye'de izlediği futbol karşılaşmaları hakkında "Kaliteli bir futbol değil" diyen bir yabancı şirket yöneticisi ile konuştuk geçen hafta. Buna karşı, bu iki köklü kulübün fanatik taraftarları da, yöneticileri de, içinde bulundukları sportif duraklama dönemini nasıl aşacaklarının yollarını aramak yerine, birbirlerine nasıl zarar verebileceklerinin yöntemlerini bulmaya çalışıyorlar. Hepsi okumuş yazmış, önemli görevlerde bulunan Fenerli fanatikler toplanıp, Galatasaray'a karşı ne tür spor dışı eylem koyacaklarını planlıyor. Hatta bazıları, Fener'i eleştiren programların yayınlandığı televizyon kanallarına reklam ambargosu falan koydurmayı bile düşünüyor. Aynı şekilde Galatasaraylı fanatikler de, takımlarının hiç galibiyet alamamasının nedenlerini irdeleyecek yerde, Fener yöneticileri hakkında ne tür incitici sözler üretebileceklerini araştırıyorlar.
RTÜK TAVSİYESİ İnsanların ve toplumların ilişkilerini sporun geliştirmesi beklenirken, bu şekilde spor ülkemizde, taraftarların birbirlerinden nefret etmesine, birbirlerini düşman görmesine neden olan bir faaliyet alanına dönüşüyor. Bu "Dışarıdakiler"in yaptıklarına bir örnek değil midir? Bunun benzerini siyasete ve ekonomiye yaklaşımlarda sergilenen davranışlarda da görmüyor muyuz? Örneğin bir avuç Fransız politikacısı, kendi ülkelerinin aklı başında kesimlerinin de, dünya kamuoyunu oluşturan düşünce sahiplerinin de kınadığı bir metni, kanunlaştırmaya çalışıyor. Bu akıl dışılık, tarihi ve tartışmayı kanun zoruyla dondurmak anlamına geldiği için, alaya alınıyor. Bakıyorsunuz bizde de RTÜK buna karşı "Toplumsal tepkinin yansıması" diyerek, Türk televizyonlarında Fransız kaynaklı yapımların oynatılmaması için tavsiye kararı alıyor. Eğer bu çizgi devam ettirilirse, bakarsınız Türk Dil Kurumu da, Fransızca kökenli kelimelerin kullanılmaması için uyarılarda bulunabilir. Bir başka kurum da orkestralara "Ravel'i, Debussy'yi, Cezar Franck'ı repertuarınızdan çıkartın" der.
BANKACILIK "Toplu çılgınlıklar"a verilecek o kadar çok örnek var ki. Daha dün bankacılık sisteminiz kilitlenmiş, sayısız bankanız batmışken, mucizevi bir şekilde toparlanıyorsunuz. Bankacılığınıza ve ekonominize yabancı bankalar da güvenmeye başladığı için, iyi fiyatlarla alım talepleri geliyor. 100 milyon dolar etmez denilen bankalar, milyar dolarlık fiyatlarla müşteri buluyor. "Türkiye riski"ni, yabancı sermaye de paylaşıyor. "Sıcak para" değil, "Kalıcı sermaye" giriyor ülke ekonomisine. Derken bir matem, bir keder kaplıyor kamuoyunu. "Bizim bankalarımız neden yabancıya gitti" diye ağlama sesleri duyuluyor. Evet... Biz dışarıda kaç kişiyiz acaba? Herhalde sayımız içeridekilerden az değildir.
|